
30 Haziran 2009
Yan Listede Görkem

300'ü Vurduk

300. post. Klasik 100 post kutlamalarının 3.'sü bu. Kulağımda Bir Aşk Masalı çalıyor, şu sıralar hayatımın şarkısı konumunda. Eh burası da hayatımın url adresi uyuşuyor birbirine.
SOn 100 post boyunca yalnız hareket etmedim bu kez. Önce witch katıldı ekibe, sonra Udb sonra da Mert SBS'yi atlatıp geri döndü. Böylesi çok daha kolaydı. Şu anda oturduğum denize bakan internet kafe bilgisayarından bunu yazmak çok huzur verici.
Özellikle Burak Eren'e teşekkür ediyorum buradan. Blogu sürekli övmesiyle bana biraz daha yazma isteği kattı.
100 post sonra yeniden bu tip bir mesajda görüşeceğiz. Adım gibi biliyorum.
Not: Adım ne? dwayde mi ki? ( :P)
29 Haziran 2009
Yeni Efe?
Devam eden dizilerden bir sebeple ayrılan oyuncuların yerine gelen yeni yüzler
artık dizilerin ömrüne ömür katıyor…
Bu kritik durum yapımcıların yüreğini ağzına getirse de geçmişte yapılan hatalardan ders çıkararak titiz bir çalışma sergiliyorlar.
Kritik çünkü; seyircinin gönlünde taht kurmuşken diziden ayrılan oyuncunun boşluğunu dolduracak yeni bir karakter ve güçlü bir hikaye yazmak senariste, doğru oyuncuyu bulmak yapımcı ve yönetmene düşüyor.
Kimi zaman diziye giren yeni karakter çok renkli ve dinamik olsa da seçilen oyuncu rolün üstesinden gelemiyor, kimi zaman da hikayeye dahil edilen yeni karakter çok eklektik yazıldığı için bütünün doğallığını ve inandırıcılığını bozabiliyor. Bu başarıldığında ise yeni yüz ve yeni hikayeler sayesinde dizi rutin akışından çıkıyor ve hareketleniyor. Böylece yapımcı tarafından bir sezon daha garantilenmiş oluyor.
Son yılların en popüler gençlik dizisi Kavak Yelleri’nde sempatik yamuk ağzıyla 7’den 70’e seyircinin sevgisini kazanan, ancak diziden olaylı bir şekilde ayrılan Dağhan Külegeç’in boşluğunu doldurmak için Tims Yapım, yüksek ihtimalle Avrupa Yakası’nın çaycısı Sarp Apak’ı tercih edecek.
Sarp Apak, reytingi yüksek bir oyuncu olması bir yana iki sezon “Efe” karakteriyle seyircinin gönlünde taht kuran Dağhan Külegeç’in yerini doldurabilecek mi?
Bu kritik karar doğallığı ve sadeliğiyle başarıyı yakalayan bu dizinin sonu da olabilir, ömrüne ömür de katabilir. (Yasemin Cengiz / Televizyon Gazetesi )
Yazıdan Sarp Apak yeni bir karakteri mi canlandıracak yoksa Efe rolüne mi geçecek tam anlayamadım. İkincisi olması ihtimalini bir kenara atıyorum o olursa değil Halil, Megan Fox'un canlandıracağı herhangi bir karakter bile diziye katılsa izlemem. İlk ihtimalse bir zamanlar ASlı'ya vurgun olan bebek yüzlü, sürpriz delikanlı gibi çıkacaktır büyük ihtimalle. Eğlenceli bir aşık olarak Efe'den kalan üzüntüyü, hayal kırıklığını Aslı'nın üstünden yavaş yavaş atacak biri gibi duruyor. Sonunda Aslı bu arkadaşın dudaklarına yapışacak ve Aslı hamfendi bir yandan Efe'ye ihanet ettiği duygusuyla kavrulurken bir yandan da yeniden aşık olduğunu kabul etmek zorunda kalacak.
Senarist gibi adamım. Ya da bu ülkenin senaristleri bu kadar kolay senaryolar yazacak kadar hödükler...
28 Haziran 2009
Söylenmemiş sözlerin söylendiği yer...

Sanal Aşk'ım...
Sanal deyince yanlış anlamayın, adını "KaRiZmAtİk, yakışıklı_çocuk, yürekten_severim" gibi şeyler koyarak internette gerek oyun siteleri gerekse sırf bu iş için yaratılmış çöpçatanlık siteleri arasında henüz 14 yaşındayken yaşını 21 gösterip kız tavlamaya çlışan mahlukatlardan değilim elbette...Benim sanal aşkım, sanırım Fransa'daki bir yarışmadan yaşı da benden hayli küçük olmasına karşın belki program eskidir diye kendimi avuttuğum, müthiş ses ve güzellik "Caroline" adlı meleksel insan... Şaka boyutu bir tarafa, ülkemizdeki "Bir Şarkısın Sen" adlı bana göre sadece ticari amaçla büyük yetenklere sahip çocukları çıkarıp şarkı söylettikleri yarışmayı izlerken aklıma takıldı.(Benim de neden izlediğimi Mehmet bir önceki yazıda açıklamış zaten...)
Ben bu kızı ilk defa müzik öğretmenimin bize derste izletmesiyle keşfettim.Daha sonra öğretmenimden videosunu aldım ve evde bir çok kez daha izledim.Annem en sonunda "aşık mı oldun, bulup getireyim sana o kızı" dedi.Eh, bence doğru da söyledi, ne çok izlemiştim videoyu...Dedim, bu olay kamulaşsın, herkes izlesin.FaceBook'ta bir çok kez paylaşıldı videosu, ama ben yine de bir kez daha paylaşıyorum sizin için...Bu arada söylediği şarkı Christina Aguilera'nın "Hurt" isimli şarkısı...Sulanmayın, yakarım =)
Bir Hata Yapmışım

Muhteşem Görkem-Keremcem düetini buldum Facebook'da. Buyrun dinleyin. Yakında ezberleyeceğim sanırım bu şarkıyı ( :) ).
27 Haziran 2009
Deniz, Kum, Güneş Yanına Bilgisayarı da Ekleyebilsem Keşke

Yarın Gümüldür'e gidiyorum. Kuzenimle beraber teyzemlerin evinde 4-5 günlük bir tatil. Aldığım duyumlara göre televizyon bozukmuş ve cüzdanıma göre de internet kafeye gitmem zor(parayı karıya kıza yedireceğim sanki, kahrolsun tutumluluk :D). Bu yüzden deniz, kum, güneş (hatta roman, biber dolması, istediğin saatte eve gelmek, geceleri iskelede oturmak) diyor ve tatile ayrılıyorum. Ben internetsiz falan kalamam gerçi büyük ihtimalle paraya kıyar girerim kafeden falan. Ama post atar mıyım bilmiyorum. Mert'in yazılarıyla, Udb'nin ilginçlikleriyle kalın diyorum. Döndüğümde epey egniş bir yazı sizlerle buluşacak.
Hoşçakalın, esen kalın. ( :P)
Edit: Büyük ihtimalle ara vermeyeceğim hiçbir gün, eh dedem sağolsun. ( :D)
26 Haziran 2009
Siyah Doğdu Beyaz Öldü!

Başlığı da bir gazetede gördüm, e haksız da sayılmazlar...
Şirinler Komünist mi?

Şu videoyu seyredene kadar Şirinler'le ilgili böyle birşey aklıma bile gelmemişti. Şimdi Şirinler'i izlemenin de tadı kaçar, her yerde bu videoda anlatılanlara dikkat edersin. Olmadı yav.
25 Haziran 2009
Alo? Sesim Geliyor mu?
24 Haziran 2009
22+8

"Mor ve Ötesi" Olayları Görme Çabası

Ceviz Ağacı
Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane parkında,
Yapraklarım suda balık gibi kıvıl kıvıl.
Yapraklarım ipek mendil gibi tiril tiril.
Koparıver, gözlerinin, gülüm, yaşını sil
yapraklarım ellerimdir tam yüz bin elim var,
Yüz bin elle dokunurum sana, Istanbul'a.
Yapraklarım gözlerimdir.Şaşarak bakarım.
Yüz bin gözle seyrederim seni, Istanbul'u.
Yüz bin yürek gibi çarpar, çarpar yapraklarım.
Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane parkında,
Ne sen bunun farkındasın, ne polis farkında...
Nazım Hikmet
23 Haziran 2009
Adsızlığa Son

Allah Belanızı Versin

22 Haziran 2009
Google'da İnsan
21 Haziran 2009
İşte O, Benim!.. # 1

20 Haziran 2009
Geniş Aile

İlk Bölümden Sonra Beklenmeyen Kahkahalar

Şehrime Dönüş

Türkiye'de Yıldızlar Karması

19 Haziran 2009
İzleyiciyi Markadan Soğutan Reklamlar #8
Bir tek bunu buldum aceleyle. Ama Selim reklamlarının hepsi birbirinden felaket...
"Ben Bugün" Yalın Dinliyorum...

Büyük Final ve Sezon Değerlendirmesi

Muhteşem bir finaldi dünki kesinlikle. Önümüze her bir ucunda bir avuç bok bulunan 4 uçlu bir değnek koymuş senaristler. Şu an değneğin tam ortasındayız gelecek sezonun ilk bölümünde bir uca atlayacağız. İhtimalleri değerlendirelim.
Bihter'le Behlül'ü kim gördü? Matmazel, Firdevs, Beşir, Nihal dörtlüsünden biri. Ya da bir kedi :). Matmazel'in görme ihtimali az gibi geliyor. Sonuçta evle vedalaşıyordu, taa seraya kadar gitmesi için biraz zaman gerekir. Her şeyi tek tek okşayıp anılara daldığını düşünürsek.
Nihal'in görme ihtimali de az geliyor. Sonuçta bu yasak aşkın bir müddet daha devam etmesi gerekir, diziyi hemen bitirmek istemiyorlarsa (Öyle bir amaçları olduğunu da hiç sanmıyorum). Nihal görürse eğer babasına söylemesi fazla gecikmez.
Firdevs oraya en hızlı ulaşan olabilirdi dörtlüden. Ama verdiği tepki, pek ona yakışmıyor. Zaten tahminden öte ne yapacağını bilerek oraya gidiyordu. O kadar şoka uğramış olması normal değil. Bihter açısından en iyisi Firdevs'in görmesi aslında ama imkan pek yok gibi.
Beşir en büyük ihtimal. Tamam daha önceden de gördü ikisini öpüşürken falan ama zaten salağın teki. Kafası falan da çok karışık zaten, Nihal'i Behlül'le görüp durmaktan usandı malım benim. O görecek gibi duruyor. Ve sezonun ortalarına kadar susup sonra Adnan'la konuşabilir.
Sezon finalinde ilgimi çeken birşey de şu oldu. Çoğu Türk dizisinde sadece aşkla ilgili çarpıcı bir final yapmakla yetinilmezdi. Yanına kaza, bayılma falan ölüm tehlikesi içeren şeyler koyarlardı. Aşk-ı Memnu sadece aşk üzerine bir final yapıp bu sezonun yerli-yabancı en iyi finalini yapmış (:P).
Sezon Değerlendirmesi
Burada sezonun kısa kısa karakter değrlendirmelerini yapalım. Bakalım kimden ne kadar hoşnutum?
Bihter: Bihter'in hafif kıskanç, ihanet edebilen ama gururlu karakteri Beren Saat'in mükemmel oyunculuğuyla birleşince mükemmel olmuş. Diziyi Beren Saat için seyredenlerin çoğu sonunda tam bir Bihter hayranı oldular. Bu sadece güzellikle alakalı değil.
Behlül: Kıvanç Tatlıtuğ'un yakışıklılığıyla ülkedeki bütün 35 yaş üstü kadınları kendine hayran bırakması bir yana Behlül de gelişme gösterdi dizinin başından itibaren ve takdirimi kazandı. Dizinin başında kendi keyfinin kahyası olan Behlül dizinin sonuna doğru aşkının peşine düşüyor. Ama hain de olmuyor. Amcasına tamamen arkasını dönüp gidemiyor. Artımı aldı benim.
Adnan: Hiçbir şeyden haberi olmadığından melek görüntüsü çizdi. Aile babası, herkesi koruyup kolayan, düşünceli, gerektiğinde düşmanına çok ağır darbe indirebilen vesaire vesaire... Kimsenin olumsuz tepkisini almadı sezon boyunca.
Nihal: Depresyonik Prenses dizide bana en çok "Offfff!" dedirten karakter oldu. Özellikle sezon başındaki durumu diziyi çekilmez hale getirecek gibi duruyordu. Sonradan toparladı. Sezon finalinin 15 dakikasında falan yine saçmaladı (bayılmasından akşam Behlül'le çıkmasına kadar olan tahmini süre :D). Şöyle böyle bir sezon geçirdi. Hazal Kaya da karakteri sezonun ortasına doğru tam oturttu. Bir aferin gelsin ona benden ( :P).
Firdevs: Sezonun en baskılı karakteriydi. Diğer herkesin öylesine de olmuş boş bir iki lafı vardı ama Firdevs hiçbir lafı hiçbir bakışı boş değildi. Nebahat Çehre'nin oyunculuğunda iyice göze batan Firdevs bir yandan da yaşına rağmen giydikleriyle annemiş çatlatmayı başardı.
Matmazel: En çok rastladığımız dadı tipinin çok iyi bir temsilcisi olan Matmazel sezonun tamamında sevebildiğim nadir karakterlerdendi. Evden ayrılma kararı yıktı beni. Şahit olacağı daha çok pislik vardı halbuki.
Bülent-Elif: İkisi hakkında da kısa şeyler yazacağım da Bülent, aşık olduğu manken Elif'le bir arada dursun bakalım. Bülent şımarığın teki. Ablasının arkadaşlarından, Bihter'e kadar herkese asılıyor. Yılbaşı bölümünde Behlül'ün peşinde hediye diye koşup durması da berbattı.
Elif'se haketmediği halde üzülen bir karakter. Kendisine Bülent'le mutluluklar diliyorum. :)
Nihat-Peyker: Nihat babasıyla karısının ailesi arasında kaldığında gitgide hırçınlaşıyor. Yaşadığı hayattan memnun değil, memnun olmasına da bir sebep yok zaten. Sevemedim bir türlü, fazla somurtkan.
Peyker'se herşeye rağmen gülebilmesiyle dizide en sevdiğim karakterlerden biri oldu. En son Star'ın saçma bir dizisinde saçma bir karakterde hatırladığım Nur Aysan'da takdirimi kazandı.
Hilmi: Ne tam bir kötü karakter oldu ne de torununu kucağına aldıktan sonra yarı yarıya yumuşayan bir kötü. Ortalarda gidip geldi, en sonunda Ziyagil Holding'e verdiği ayar mükemmeldi. Yine de pek sevmedim. Ortalarda bir karakter.
Çalışanlar: Rana Cabbar'ın oynadığı Süleyman dışındaki karakterlerin hiçbirini sevmedim. Çok gıcıktılar.
Yeni sezonu merakla bekliyoruz. Umarız yasak aşkın gizliliğini bozan biri değildir o vazoyu kıran...
18 Haziran 2009
Melez Prens'den Güzel Posterler


Harry potter ve Melez prens'le ilgili çıkan son posterler iyilere ve kötülere özel. Ben ok beğendim. Kaynak: Sihir Başlasın.
Büyüksün Be!

Sadece Liverpool'da forma giyebilmiş olmak için 33 yaşında futbolu bırakmayı düşünmek. Bazılarına garip geliyor hem Beşiktaş'ı hem de Liverpool'u bu kadar sevebilmem. Beşiktaş sevgisi hadi ailevi sebeplerden geldi. Ama Liverpool sevgisinin tek kaynağı bu adamdı. Asla da değişmeyecek bir kaynak. Çoğu forumun spor bölümünde en iyi futbolcu anketleri açılır. Gerard şıklarda bile yoktur ve ben her zaman "Diğer" şıkkını işaretlerim bu yüzden. Şaşırıyor musunuz? Ne yapabilirim ki bu adam bir ilah artık. Büyüksün be Gerard. Sayende futbolu sevdim, Liverpool'u sevdim. Eğer sözleşmen bittiğinde Liverpool sana yeni bir sözleşme önermezse Dünya'daki tüm Liverpool taraftarıyla birlikte kulüp binasını ateşe veririz.
Haberi Sportif Cümleler'de okudum. Yine oradan okuduğum bir sözle bitireyim:
17 Haziran 2009
Uslu Dur

Alalı nerden baksan bir ay olmuştu ama izlememiştim. Pazar günü sıkıntıdan film ararken buldum. Keşke daha önce izleşeymişim ne film yapmışlar yahu. Rob Schineider harikalar yaratmış.
Film, dolandırıcılıktan 3 yıl ceza alan ama rüşvetle bu cezayı 6 ay sonra çekmeye başlaması karar verilen Stan'in o 6 ayı ve hapishanedeki yaşamını konu alıyor. Stan hapishanede başına gelebilecek olası şeyleri öğrendikten sonra kendisine yardım edecek bir hoca bulur ve hapse girme zamanı geldiğinde bambaşka bir adam olarak çıkar karşımıza. Sonra da klasik bir Amerikan -film- hapishanesini bambaşka bir yer haline getirir.
Filmin flasbackler dışında bir kusuru yok. Oyunculuklar, hikaye, kurgu, yönetim herşey mükemmel. Özellikle sonunu çok güzel bağlamışlardı. Mutlaka izleyin diyorum.
16 Haziran 2009
CSI: NY

Cnbc-e'deki bölümleri tek tük izlerken sardı, "Hadi indireyim" dedim. 1. sezonu indirdim, başladım ama günde bir bölümden fazlası izlenebilecek dizi değil. Bir bölümünü izlerken bile kafası karışıyor insanın. Zaten indirdiğim sürüme uygun Türkçe altyazı da yok çoğu bölümde. Bakacağız artık. Dizi sırf Stella için takip edilir yalnız. Çok karizma hatun.
15 Haziran 2009
Bu Adamlar Bizle Dalga Geçiyorlar

İbrahim Kutluay? Hani bildiğimiz 2. lig takımında oynayan, milli takıma seçilemeyen İbo'dan bahsediyoruz değil mi? Tamam ben bu adama karşı ön yargılıyım da bu biraz(!) abartı olmamış mı?

Kobe hater diye buna diyoruz galiba? Hidayet de Jerry West'di değil mi?
sühan cem uçsoy
İnsan ancak elindeki bilgilerle eleştiri yapabilir. Ama onun gibi gerizekalılar bunu bilmiyor.
14 Haziran 2009
Ayna

Türk televizyonlarındaki en iyi yerli belgesel diyorlar Ayna'ya. Bir "en" bulmak için zorlamış da zorlamışlar gerçi ama Ayna'nın kalitesi tartışılamaz bile. Dünya'nın 4 bir tarafından yayın aypıyorlar Afrika'dan izlanda'ya değin nereyi anlatsalar içimde gitme isteği uyanıyor. Düzenli olarak izlemiyorum ama Pazar sabahları rastlıyorum sık sık. Müthiş zevkli oluyor. Reykjavik'i görünce "Daha güzel bir yer olamaz" demiştim bu gün Brezilya programını izleyince ihtimalleri gözden geçirmeye başladım. İguasu şelalaeri o kadar muhteşemmiş ki. Hemen araştırmaya başladım. Bölümleri web sitesinden seyredebiliyorsunuz sanırım. Arada can sıkıntısında bakmalaık tam da. Özellikle Brezilya'yı mutlaka izleyin derim ben.
Hasan

2002 Dünya Kupası futbolu doğru düzgün takip etmeye başladığım organizasyondu. Hasa Şaş'sa o organizasyonun bizim adımıza en iyi 2 adamından biriydi. Galatasaraylı olması umrumda değildi, sonuçta milli takım için onca şey yapmıştı. Sonra değeri düştü, düştü. 3 yıl önceki Galatasaray'ın şampiyonluğunda nasıl ağladığını görenler için o hep aynı Hasan'dı halbuki. Sevilmedi, kendini sevdirmek için şaklabanlık yapmadı. Büyük adamdı. Futbolu Galatasaray forması altında bıraktı. Birkaç yıldır pek görünmüyordun zaten ama yine de seni özleyeceğiz be Hasan.
Akşama Mutfak Eğlencesi

-E abi ne ki yani 22 adam bi topun peşinden-
-Ya n'olcaktı? 22 top bi adamın peşinden mi?
Seyretmek lazım.
13 Haziran 2009
12 Haziran 2009
Karne? Yok Yok Yok!

Birinci ve ikinci dönemin başlarında birer kitap almıştım okul kütüphanesinden. Güzel kitaplardı ikisi de unutmuşum geri götürmeyi. Bu gün karne vermedi okul yönetimi bu tip kitap eksiği, eğitime katkı payı eksiği olan öğrencilere falan. Ben de nasbimi aldım bundan. Notlarımı falan herşeyimi biliyorum da ne karnemi ne de teşekkür belgemi eve getirmeme izin vermiyorlar. İlginç bir uygulama cidden. Kütüphaneye uğrayan yok biz oradaki kitapları çok sevdik diye suçlu ilan ediliyoruz. Bir şikayetim yok gerçi. Eve sadece onur belgesiyle döndüm. Ne serviste ot karşılaştırmalar ne anneye 3'lerin hesabını verme. Hoş bir değişiklik oldu cidden. Herkese tavsiye ederim cidden.
Postu Savaş Oyunu'ndan bir repliği duruma uyarlayarak bitirelim:
-Karne?
-Yok Yok Yok!
Herkese iyi tatiller...
Bütün sene, bunun için miydi?

11 Haziran 2009
Yaş 35...

Dante gibi ortasındayız ömrün.
Delikanlı çağımızdaki cevher,
Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,
Gözünün yaşına bakmadan gider.
Şakaklarıma kar mı yağdı ne var?
Benim mi Allahım bu çizgili yüz?
Ya gözler altındaki mor halkalar?
Neden böyle düşman görünürsünüz,
Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?
Zamanla nasıl değişiyor insan!
Hangi resmime baksam ben değilim.
Nerde o günler, o şevk, o heyecan?
Bu güler yüzlü adam ben değilim;
Yalandır kaygısız olduğum yalan.
Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız;
Hatırası bile yabancı gelir.
Hayata beraber başladığımız,
Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir;
Gittikçe artıyor yalnızlığımız.
Gökyüzünün başka rengi de varmış!
Geç farkettim taşın sert olduğunu.
Su insanı boğar, ateş yakarmış!
Her doğan günün bir dert olduğunu,
İnsan bu yaşa gelince anlarmış.
Ayva sarı nar kırmızı sonbahar!
Her yıl biraz daha benimsediğim.
Ne dönüp duruyor havada kuşlar?
Nerden çıktı bu cenaze? ölen kim?
Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar?
Neylersin ölüm herkesin başında.
Uyudun uyanamadın olacak.
Kimbilir nerde, nasıl, kaç yaşında?
Bir namazlık saltanatın olacak,
Taht misali o musalla taşında.
Matthew Fox'tan 6. Sezon İle İlgili Bazı Açıklamalar

Kahramanlar #1

10 Haziran 2009
Lost'un Emmy Adayları

Ken Leung
Naveen Andrews
Yüzüm Umuttur ... !

Okan Bayülgen'in en sevdiğim fotoğraflarından biri...

Bu fotoğraf da Tahsin Aydoğmuş'un objektifinden, çok güzel bir kare...

Kampanya'nın en beğendiğim fotoğrafını iste Tamer Yılmaz yansıtmış objektifine...
Gözetlemek ve İzlemek

9 Haziran 2009
İzleyiciyi Markadan Soğutan Reklamlar #4
Bu ciddiyetle yapılıp da bu kadar fiyasko olan bir reklam görmemiştim daha önce...
Sizin Çalışmanıza da Size de

Dün eve geldiğimde sular kesikti. Ki sabahtan akşama kadar çalışmada koşturup durdum kısacası kokuyordum dün geldiğimde.Gece yatana gelmedi sular. Sabah erken kalkar alırım duşumu dedim. Sabah kalktım ve sürpriz: Musluklar aynı kuruluğuda devam ediyor.
Denizli Belediyesi'nin yaptığı 100 Yılın Altyapı hamlesi 2 günde bir suyumuzun kesilmesine neden oluyor. Hamdolsun sular bizi teğet geçiyor. Tam yaz başlangıcında yapılacak şeydi ya bu. Yollarda yürünememesini geçtim, yolların düzenlenmeden hep birlikte kazılmasını da geçtim -ki servis normalde 3 dakikada geçtiği bir mesafeyi, sokaklara gire çıka 10-12 dakika geçiyorsa bu kötü bir durumdur- bu sıcakta suyun kesilmesi nasıl bir durumdur. Bunu 2 günde bir yaşadığımız düşünüldüğünde iyice çekilmez oluyor durum.
Nihat Zeybekçi belediyesi ne yapmaya çalışıyor anlamış değilim. Güzel bir şey yapıyorsunuz, neden yaptığınız işe lanet okutuyorsunuz?
Hora Din Moldova
Hora Din Moldova. Geçen ay yazdığım Eurovision yazısında bahsi geçmişti sanırım. Şarkı mükemmel bir şarkı. Dinledikçe dans edesim geliyor. Evde kimse olmadığı sesi sonuna kadar açıp bununla dans ediyorum arka arkaya bir daha bir daha...
8 Haziran 2009
DVD Dükkanı : Benimle Dans Et

Bahsi geçen film, gerçekten de bugüne kadar izledeğim en iyi müzikal-film karışımı filmlerden biriydi.Aynı zamanda gençlik filmi özelliği de taşımasıyla benim dikkatimi de çeken filmin başrollerini, paylaşan çiftin her sahnedeki efsanevi uyumu filmin amacını yerine getirmiş ve filmin her sahnesine ayrı bir hava katmış...
Deminden beri bahsedip de adını söylemediğim film; " Benimle Dans Et" ya da orijinal adıyla "Step Up" Türünün en iyi öreneklerinden biri olan film, öncelikle birbirini yanlışlıkla tanımış sonra birnin diğerine ihtiyaç duyması ve onun üstüne de denk gelen bir tesadeüfle aşka dönüşenm ilişkileri üzerinden, dansı eğlenceyi müziği ve gençliği bir araya getiriyor.Gençlik filmlerinin asıl amacı olan "ne kadar cinsellik o kadar para" felsefesinden eser bile taşımayan film, gerçekten mutlaka izleyinlerde olan bir film...
Sanane Benim Seviyemden

Heğimize sürekli bir şeyler ezberletip sonra da onları kullanarak bir şeyler yapmamızı bekleyen ve bizi papağan zannedenlere cevap vermenin tam zamanı : "S"anane "B"enim "S"eviyemden...
Gözü Yüksekte Olanın Gözünü Çıkar !
.
.
Bakın mesela!Bir tanesi Belçika'lı Türk bir sanatçımız, diğeri de Hollanda'lı bir sanatçımız.İkisinin de tarzı; R&B...Şimi durup duruken bu iki ismi karşılaştırıp, hangisinin daha iyi olduğunu karar vermeye ne gerek var?İkisi de başarılı olmaya devam etse ne olur yani?! Ama yook!İlla ki birinin ayağını kaydıracağız...
.
.
Hah, bu da ayrı bir dava!Kardeniz'in oyunu Kolbastı mı, Horon mu?Sana ne be kardeşim.Belki ben ikisini de izlemekten zevk alıyorum.İkisinin de ritmi hoşuma gidiyor...Ben ikisinden birini seçmek zorunda mıyım ki?İlla ki yörenin oyunu olarak biri seçilip, diğeriyle ilgili olanlara gıcıklık yapılacak...
.Haa bi de bu var... 4 Yüz mü Hepsi mi? Allah Allah yaa. Kardeşim bırak ikisi de ilerlesin yolunda! İlla ki, ya Hepsi, ya 4 Yüz...Birini seçmemiz gerekiyormuş gibi birinin piyasadan silmeye çalıştılar.4 Yüz için kısmen de başardılar.Hepsi de, kendi kendini dağıttı zaten...
Kısacası, eğer elinde bir kartal varsa; gözü yüksekte olan başka bir kartalın gözünü çıkarmak adetten oldu ... !