28 Şubat 2009

DVD Tavsiyesi


Nihayet işlerimi toparlamış ir birey olarak, şu çok sevdiğim köşeye tekrar yazmak nasip oldu. Bu günki filmimiz klasik bir romantik komedi olan Aşk Tutulması.

Fenarbahçe aşığı bir gencin, takımı için kafasında marş yazarken güzel ve kariyerine bağlı bir bayanın arabasına çarpmasıyla başlayan hikaye genel anlamda komediyle dolu. Talih bu iki genci sürekli karşı karşıya geitrir, birbirlerine aşık olduklarını da çabucak anlar bu ikili. Ama talihsizlikler onların karşısına devamlı olarak engel çıkarır. Biz de böyle bir filmi seyrederiz.

Fahriye Evcen'i, Yaprak Dökümü'nde olduğu gibi bu filmde de beğenmedim ama Tolgahan Sayışman bu filmde çok iyi bir performans gösteryor. Karamsar sahnelerde karamsar, komik sahnelerde komik oyunuyla filmin kalitesini arttırmış genç oyuncu. Diğer tecrubeli oyuncular da filmin basit senaryosunu olabilecek en güzel şekilde renklendiriyor. Size de alıp izlemesi kalıyor...

27 Şubat 2009

Mucizenin Ardından...


Üstünden birkaç gün geçti kazanın. Çok şey okuduk kaza teorileri hakkında, çok şey dinledik kazazedelerden, yakınlarından...

Bir tek Lost'da görmüştüm bu kadar kayıpsız bir uçak kazasını. Hatta orada bile kayıp bundan kat kat fazlaydı. Mucize mi, muhteşem bir başarı öyküsü mü, hangisini seçerseniz.

Türkiye'den gelen haberler nedense rezillikti. Ölü yok dediler, hiçbir şey bilmeden. "Bilmiyoruz, daha tam bir bilgi ulaşmadı" demek ayrı birşey "Ölümüz yok" diye göz göre göre yalan söylemek, insanları kandırmak bambaşka birşey. Ulaştırma Bakanı'mızın özrüyse kabahetinden büyük hani: "Ölü sayısını artırmak için çaba harcamadık, suç mu?" Yaptığın şey bu değil ve kesinlikle suç.

Eyvallah beyler. Mucizeyi gerçekleştirdiniz, ama başardığınızı göremediniz. Belki son dakikada gol atan bir milli futbolcu kadar hafızalara kaznmayacaksınız ama siz bunun için yapmadınız ki bunu zaten...







Kazada annesini, babasını, karısını, kocasını, çocuğunu, arkadaşını veya yolda bir kere gördüğü birini kaybeden herkese sonsuz baş sağlığı diliyorum...

CelticsTr'den Çok Güzel Hareket



En sevdiğim Celticsli'dir Kaan Kural. Tabii en sevdiğim basketbol yorumcusudur, yazarıdır. Yazdığı "Hastasıyım Bu Oyunun" kitabını kaç kere okuduğumu sayamadım. Hala sıkıldıkça okurum. İşte CelticsTr.com bu adamla, kahramanımla röpörtaj yaptı geçtiğimiz günlerde. Hatta sormak istediğim bir soru bile o röpörtajda kendisine yer buldu. Firesiz Çok Güzel Hareket'ti bu.

Bu cümleye tıklayarak şimdiden birkaç kez okuduğum röpörtaja ulaşabilirsiniz.

26 Şubat 2009

Aşk-ı Memnu


Kanal D'nin izlenmeye değecek tek dizisidir herhalde. Beren Saat için izlemeye başlamıştım ama gayet kaliteliler. Diğer roman uyarlamaları gibi cılkı çıkmadı. Şimdilik...

Bu akşam ki bölümü de çok merak ettim.

Bu linkten fargmana ulaşabilirsiniz. Hoş sadece 1 saat 20 dakika falan kaldı ama...

25 Şubat 2009

Nestle ile 100 yıl


Nestle'nin son çıkardığı reklam "Nestle ile 100 yıl" çok hoş olmuş. İnsan izlerken "Vay be" diyebiliyor. Ama ufak bir açıkları var. En son gösterilen ürün -belki de marka tarihinin en manyak ürünü olan- "Nescafe 3'ü 1 Arada-2002" marknın 2002'Den beri kayda değer yeni birşeyler yapmadığını gösteriyor sanki.

Buradan
reklamı izleyebilirsiniz.

23 Şubat 2009

İlginç İsimli Facebook Grupları #8











Daha ilgincini bulamadınız mı bilader?

Külkedisi'nin Zaferi







Zaferin fotoğrafı:










Nihayetin fotoğrafı:









En büyük emeğin fotoğrafı:







Favoriyi indirmenin fotoğrafı:










En büyük rakibe en büyük darbenin fotoğrafı:









Hüznün,
Sevincin,
En büyük takdirin,
Özlemin fotoğrafı:

22 Şubat 2009

Recep'in Ayarı




Recep İvedik 2 filminin senaristi ve oyuncusu Şahan Gökbakar, Kültür Bakanı Günay’ı ağır bir dille eleştirdi Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın “Çocuklara ve gençlere kötü örnek oluyor. Yaş sınırı 18 olmalı” dediği ve 13A ve 7+ olan yaş sınırını üst kurula itiraz ederek 13 + olarak değiştirdiği “Recep İvedik 2” filminin senaristi ve başrol oyuncusu Şahan Gökbakar, duruma tepki gösterdi. Önceki akşam, bir haftada 2 milyon 236 bin 432 kişi tarafından izlenen filminin, Cevahir Alışveriş Merkezi’nde düzenlenen halk galasına katılan Gökbakar, Günay hakkında sert açıklamalar yaptı. “Recep İvedik 2”nin birinci haftasındaki izlenme rakamını ilk filme göre yüzde 50 oranında artırdığını söyleyen Gökbakar, “Şahsi fikrim Recep İvedik Türkiye’de büyük bir marka olduğu için Kültür bakanı, ‘İşte Kültür Bakanımız çalışıyor’ izlenimini yaratabileceğini düşündüğü için üst kurula başvurdu.

‘Gençlere örnek oldu!’

Tabii ki, Kültür Bakanı olarak kendisinin gençler ve çocukların kişilikleri, ahlâkları ve etik değerlerinin gelişmesine ilişkin çok duyarlı olduğunu biliyoruz. Kendisini ben CHP Genel Sekreteri’yken takip etmeye başladım. Kendisi daha sonra tam zıt bir parti olan AKP’den Kültür Bakanı olarak karşımıza çıktı. Bu hareketiyle, ne kadar etik bir davranış içerisinde olduğunu gösterdi” dedi. İlk filmi “Recep İvedik”e de 13+ yaş sınırı konularak haksızlık yapıldığını belirten Gökbakar, içinde küfür, şiddet ve kötü alışkanlıklara neden olabilecek unsurlar olan diğer yerli filmlerin ise genel izleyici kategorisinde değerlendirilmesine isyan etti. AROG’un, Muro’nun, Kurtlar Vadisi Irak’ın ve Issız Adam’ın genel seyirci logosuyla gösterime girdiğini hatırlatan Gökbakar, şöyle konuştu:

‘Maymunla seks düzeyliydi’

“Belki AROG, hani eski zamanda geçiyor ya, e Bakan da bu yüzden o filme sempati duymuş olabilir. Bence AROG zaten yeteri kadar düzeyliydi. Yani maymunla seks vardı. İşte, taşı organına vurup demir sesi çıkartma vardı. ‘Git belanı bul, benden bulma bacı’ gibi laflar vardı. Tabii, bu sözler mağaranın içinde geçiyordu. Ama dediğim gibi onlar görünmediği için bir problem yoktu. Yine Muro ve Kurtlar Vadisi Irak genel izleyici olarak oynadı. Mesela Kurtlar Vadisi Irak’ta adam kaçırma, insan öldürme gibi şiddet sahneleri yer aldı. Kendisi bu konuda ‘Ben şiddet ve vahşet propagandası yaptırmam’ demişti. Yine Muro’da da küfürlü şeyler vardı. Issız Adam da, bizim gibi 13+ oynadı. Fakat Issız Adam’la bizim filmimiz arasında bir fark vardı. Issız Adam çıplak oynadı, biz kıyafetli oynadık. Bir de, bizde tek bir kahraman var. Issız Adam da daha bir kurumsal aktiviteler gerçekleşiyor. Meclis TV’nin ve çöpçatan programlarının da 13+ olarak yayınlanması gerekirdi ama Youtube’un kapatıldığı bir ülkede Recep İvedik de, 13+ yer. O yüzden çok da fazla üzülmüyorum. Kültür Bakanımıza bir tek atasözümüzle cevap vereceğim ‘One minutes olmaaaaz Sayın Bakan, daha da gelmem sizin oraya...”

Diye bir haber okudum Milliyet'in sitesinde bu gün. Pek bakmam ya oraya kader işte tam da yorumlayabileceğim bir haber.

Şahan Gökbakar'a hak vermemek elde değil. Şu filmin +13 ibaresi yemiş olması gerçekten çok ilginç. Türkiye'de hiçbir sinema bu sınıra takılmadığı gibi, bu sınırın konması insanların ilgisini çekiyor. Hani ibaresiz diğer filmlerin yanında afişin tam ortasında kırmızı bir +13 görünmesi elbette daha çok dikkat çeker...

Recep İvedik'in ülke içinde büyük bir marka olduğu doğrudur. Ne yazık ki. Tabii Kültür bakanının "Bakan çalışıyor" izlenimi vermeye çalıştığı da. Daha bi ne yazık ki...

Wipeout


Amerkia'da . sezonu yayınlanıyormuş bu yarışmanın. Türkiye'de henüz 3. bölümü (bu akşam) bile oynamadı ama sağlam bir yarışma olacağa benziyor. Herşeyden önce eğlenceli. Reklamını gördüğümde Fear Factor'e benzetiyordum ama değilmiş öyle. Bitirmesi daha az cesaret gerektiren ama daha zor biten bölümler var. Hatta plates topunun 10-12 katına benzeyen büyük kırmızı toplar etbaının bitmesi imkansızdan hallice.

Asuman Krause'nin Acun kadar başarılı bir şekilde sunamadığı gerçek. Zaten Acun bu tip yarışmalarda aştı iyice. Ama sevgili bayan sunucuumuzunda görsellik açısından Acun'u geçtiği ortada...

Resmi sitesi de güzelmiş programın. Her bölü, bölümlerin basın bültenleri falan var. Bir de galeri açarlarsa... Neyse uzatmayalım: Resmi site

21 Şubat 2009

Haftanın DVD Tavsiyesi!..

Mehmet'in sağlık sorunları nedeniyle bu haftaki DVD Tavsiyesi de benden!..Bilenler bilir, tanıyanlar tanır...Gençlik filmlerine düşkünlüğüm ünlüdür.Gençlik komediler, gençlik dramları gibi içinde "gençlik" geçen her filme hayranım ben.Çılgın Dersane'yi çok eleştiririm ama 1 numaralı fanıyım.Ayakta Kal'ın konusu basit gelir onunda fanıyım.Bu film ise diğerlerine göre mükemmel ve bununda en sağlama fanlarından biriyim...

Bahsettiğim film, "Son Ders:Aşk ve Üniversite" Filmin kendi çapında aksiyonunun alt fonunda anlatılan siyasi ilişkiler, aşk, ülke sorunları, üniversite öğrencilerindeki siyasal oluşum vb. konular seyirciye tam anlamıyla bir bütünlük içinde sunulabiliyor.Konusuna şöyle kısaca bir göz atalım:

Yurt dışından gelen bir Türk öğretim görevlisi Olan Saffet Hoca üniversiteli gençlere öğretecekleri, okuldaki müfredatla sınırlı kalmayacaktır. Oysa iddiasızdır bu yeni hoca; "İlk dersimiz kimsenin buradan alınacak derse ihtiyacı olmadığı" diye başlar. Ancak öğrencilerin ve özellikle de bir tanesinin onu fark etmesi ile bambaşka bir dünya açılır önlerinde. Saffet Hoca, geçmişinin açığa çıkmasıyla birlikte üniversite öğrencisi Ulaş ile hayatı garip bir şekilde kesişir.

Film ile ilgili yapabileceğim tek eleştiri ise sonu.Maalesef türünün en iyi Türk örneklerinden biri olan bu film; içeriğine uygun sonu bulamamış, bulduğu sonuda haketmeyecek kadar iyi olmuş.Filmde anlatılan karışık hikayenin içine bir de çevre sorunlarıyla ilgilenen ve siyasi kişiliklerin işlerini karıştıran bir kızla, babası eski solculardan olup, fakir ama gururundan dolayı emperyalistliğe karşı çıkan ancak arkadaşlarından da bunu beklerken bulamayan bir adamın üniversiteli genç oğlunun aşkı girince, işler iyice çığrından çıkıyor, karakolluk olan olayların sonucunda tahmin edilmesi çok zor sonuçlar çıkıyor.

Ben filmi çok beğendim ve bu güne kadar hem gençlik filmi olup, hem de Türk Sineması'na bir şeyler katmış tek tük yapımlardan.Ne yazık ki ülkemizde gençlik filmi kültürü gençler de dahil olmak üzere tam oturamadığından (belki de sosyal yapısından) bu film ülkemizde zarar etti.Umarım DVD'si de aynı sonucu paylaşmaz.

Tabii eğer, böyle içinde hem aksiyon -kendi çapında- hem komedi, hem siyaset, hem dram, hem aşk içeren filmleri "tür çakması" diye nitelendirenler için pek de uygun değil.Ama eğer beni dinlerseniz ve az önce bahsettiklerimden değilseniz, memnun kalacaksınız...Ama yazımdan çıkaracağınız ilk sonuç

"hiç birinizin bu yazıdan bir sonuç çıkarmaya ihtiyacı olmadığıdır..."

İyi Seyirler

20 Şubat 2009

NickTürkiye.com


Hermen herkes -benim gibi örneğin- bu siteyi Nickelodeon'un resmi Türkiye sitesi lduğunu sanarak ilk adımını atmıştır siteye. Ancak burası sadece bir hayran forumu. Tabii mail kampayalarını falan saymazsanız. Ki bu konuda Nickelodeon üzerinde en etkili olarak grup olduğu da belli. Sevilmeyen birşey yapıldığında direk kampanya başlıyor. Yöneticiler her zaman bu işin içinde olmuyor bile. Öyle etkili işte. Belki de bu yüzden millet Nickelodeon yönetimine birşey söylemek istediğinde girip ilk mesajında istediği konuyu açıyordur. :)

Site içeriğiyle mükemmel durumda şu anda. Kanalın her programıyla ilgili bölümler var ve hemen hepsine yoğun bir ilgi var. Özen gösterilmiş hepsine yani Avatar süper donatılıp da Kappa Mikey'e ilgi göstermemezlik yapılmamış. Bu konuda oldukça iyiler. Aradığınız çoğu şeyi bulabiliyorsunuz forumda çizgi filmlerle ilgili. melsela Zoey 101 linklerini ilk orada bulmuştum ben o zamandan beri her gün uğruyorum. :)

Sitenin moderatör, genel moderatör ve yönetici kesimini de kutlamak lazım. D3v!L, RedKit, Shaman_Blues, Nevermore (ve siteyi açamadığımdan adını yazamadığım son yönetici) gibi bütün forumla uraşanları gerçekten kutlamak gerekir. Sitede tonla kofti üyelik açılıyor (rep sistemi yüzünden) onlarla uğraş, bütün forumu bıkmadan denetle, verilen repleri tek tek kontrol et falan zor iş cidden. Tabii forum düzenleyicileri ve moderatörleri de tebrik etmek gerekir. Maşallah hepsi arı gibi...

Çoğu forumdan farklı olarak NickTürkiye'de moderatörlük için belli bir deneme süresi yok. Çırak Moderatör rütbeli üyelerin icraatlarına göre uzun sürede karar veriliyor moderaötr olmasına. Sağlıklı bir yöntem mi? Milletin bir haftalık deneme süresinde kasıp moderatör olduktan sonra yatmasına engel olduğundan iyi bir yöntem. Tabii millet bir yerden sonra "Ne zaman mod. olucam" triplerine girip durabilir ki kötü yönü. İşliyor ama uzun zamandır...

Benim favorim bölümüm olan sitenin genel teması haricinde şeyler barındırıan yönüyse sitenin en çok ilgi gösterilen yerlerinden biri. Komedi ve Mizah falan neyse de, sitenin kendine ait bir GIF ekibi var ve kaliteli şeyler yapıyorlar. Bir ara ders almak lazım. :)

Sitede olumsuz olarak nitelendirebileceğim tek yön yönetimin biraz tutucu olması. Beni rahatsız etmiyor gerçi ama Allah vs. sözcükler sansür makinesi sayesinde hep tamamen büyük yazılıyor. Bazı kişiler bunun gözümüzün içine sokmak olduğunu düşünüyor. Benim için fark etmez. Ama şöyle de bir durum var. Sonuçta burası resmi bir forum değil, istemeyen girmez kendi forumunu kurar değil mi?

Yazımı bitirirken göz numaramı ilerleten uzun mesajların adamı Redkit'e askerliğinde başarılar diliyorum...

Kolay Lezzet: Un Helvası


Yapımı pratik tadı güzel. Bilmeyen, tadmamış olan yoktur herhalde. Tatlı krizim tutup da evde çikolata bile bulamayınca anneme yalvarırım hep "Un helvası" diye...

18 Şubat 2009

Küçük Kadınlar


Abarttınız artık. En büyük abla "4 çocuğum var sayılır" diyor ama fahişeden hallice bir durumda. İki numara sert abla geçiniyor ama sanat yapmadan duramıyor, bayıyor gidiyor. Üçüncüsü para kazanmak için koşu yapmaya başlıyor. Hepsinin çevrelerinden para akıyor, sonra neymiş efendim. Küçüğüz, onurluyuz biz. Ya bi defolun gidin...

Bir kaç kişi kaldık


Erol Günaydın, Gazanfer Özcan'ın ardından konuşurken "Erol "perde" diyerek kapattı perdesini. Birkaç kişi kaldık. Biz de yakın zamanda kapatacağız perdelerimizi. Nejat ve Münir'in sağlıları da pek yerinde değil zaten." demiş. Bir şeyleri anlatıyor bana. Nelerin kaybının çok yakın olduğunu. Sinemanın üstadları yerlerini yenilerine bırakıyor ama yeniler eskisini aratacaktır, kesin...

Gazanfer Özcan'ın Ardından


Her şey için teşekkürler be Hüsnü Kuruntu. Bu kadar yıldır eğlendirdiğin için bizi Allah yerini hazırlamıştır mutlaka yakınlarında. Bizi güldürmek o kadar kolay değil di ama Tahsin Bey sen bunu başaran az kişiden biriydin. Asla unutulmayacaksın.

17 Şubat 2009

Pet Society


Şu sıralar hayatımın oyunu diyebilirim. Ciddi ciddi bağımlılık yapıyor. Eskiden elimizden düşmeyen sanal bebekler gibi kendinize ait bir Pet'iniz oluyor (tür yok şekli şemali siz veriyorsunuz). Sonra başlıyorsunuz yaşamaya. Hayvanın temizliği, mutluluğu ve sağlığı size bağlı. Ama iş bununla bitmiyor. Kendi eviniz oluyor, döşüyorsunuz onu. Parayla tabi. Arkadaşlarınızı ziyaret ederek, stadyumda yarışlar yaparak, haritadaki ağaçları tarayarak, oyun oynarak para kazanıyorsunuz. Onları harcadığınız dükkanlar da gezmesiyse oyunun en eğlenceli kısmıdır. Ürün yelpazeleri sürekli genişliyor, tüm dükkanlarda. Facebook hesabınız varsa bu oyun uygulamarınızda olmalı...

Beatles




The Beatles, İngiltere'nin Liverpool kentinde kurulmuş bir müzik grubuydu. The Beatles hem sanatsal[kaynak belirtilmeli] hem de ticari başarılarıyla tarihte büyük bir üne kavuşmuştur. Modadan müziğe kadar geniş yelpazede bügünkü gelişime payları büyüktür. Grup, birçok satış rekorları kırıp elliden fazla şarkisıyla liste başarısı göstermiştir. Amerika'da büyük bir başarıya ulaşmış ilk İngiliz grubu olmuştur.

The Beatles, kendi materyallerini besteleyen ve birçok müzik tarzını içeren ilk rock akımlarındandır.[kaynak belirtilmeli] Birçok yeni müzik tarzına kapı açan grup[kaynak belirtilmeli] aynı zamanda birçok yenilikçi prodüksyon tekniklerine de öncülük etmiştir.[kaynak belirtilmeli] 1965 yılının Aralık ayında çıkardıkları Rubber Soul ve 1966'da çıkan Revolver popüler müzik için devrim niteliğinde iki albümdür. 1967'de çıkardıkları Sgt. Pepper's Lonely Hearts Club Band albümleri genel olarak ilk kendilerine özgü tarzdaki albümü olarak görülür. Grubun giysileri, saç tarzları, müzik enstrumanı seçimleri, etkin oldukları dönemin modasını belirlemiştir. Grubun bu etkisi de, müzik sahnesini aşıp sosyal ve kültürel bir devrim niteliğine ulaşmıştır.

Der internet ansiklopedimiz Wikipedia. Geçtiğimiz gün winamp listeme alayım dedim. Bir senedir falan dinlemiyordum herhalde, değerlerini yeniden anladım. Nostalji etiketini uymuyor benim için ama nostalji sonuçta. :)

15 Şubat 2009

Tarım Çeşitleri

Ödev yapıyordum. Bilgi ilignç geldi. Belki bir yararı dokunur diyorum...

1. İntansif (Modern-Yoğun) Tarım Metodu: Nüfusa göre ekili dikili alanların sınırlı olduğu ülkelerde uygulanır. Birim alandan alınan verim çok yüksektir. Ör. Hollanda, Danimarka, Japonya, İsveç ve İsrail gibi ülkelerde bu tür tarım metodu uygulanmaktadır. Yurdumuzda ise Akdeniz ve Ege Bölgelerinde uygulanan seracılık faaliyetleri intansif tarım metoduna örnektir.
2. Ekstansif (ilkel-Kaba-Yaygın ) Tarım Metodu: Nüfusa göre tarım alanlarının fazla olduğu ülkelerde uygulanan tarım metodudur. Birim alandan alınan verim düşüktür. Üretim miktarında iklimin etkisi vardır. Yurdumuzda uygulanan tarım metodu genelde bu şekildedir.
Not: İntansif tarım metodu ile ekstansif tarım metodu arasındaki en önemli fark birim alandan alınan verimdir.

14 Şubat 2009

Haftanın DVD Tavsiyesi!

Evet, sevgili Kültürlük okurları, bu haftaki DVD tavsiyesini ben yapacağım.Ben bu filmi çok eleştirmiştim, ancak hala izleyin demekten dilimde tüy bitti!Benim bu kadar eleştirmeme rağmen önerdiğim ender filmlerden.Filmin genel olarak yapısında, anlatış stilinde ya da daha başka bir yeinde hata yok, yanlış da yok.Ancak yüzeysel değil de; derinlemesine incelersek göreceğiz ki, aslında içinde çok fazla eleştirilmesi gereken anektod dediğimiz ara notlar var.Daha önce takip edenler bilir; Mustafa hakkında genişçe olmasa da "Sihir Başlasın"da eleştirimi yapmıştım.Aynen alıntılıyorum:

Başlamadan önce bütün eleştirilerimin film üzerine olduğunu söylemek isterim.Atatürk'e ve politikalarına sonsuz saygım var ve minnetarım...Ama ne yzık ki film hakkında böyle düşünmüyorum...

Filmle ilgili sosyal hocasıylada nerdeyse bi ders boyunca tartıştık.Filmin geneline bakarsan iyi bi belgesel.En azından arşive girmeyi kesinlikle hak eder.Yanlız şöyle bir durum var ki asıl önemli olan bu bence; bu filmi çok küçük çocuklarında izlemesi...Film içine öyle özenilerek yerleştirilmiş o kadar çok Anti-Kemalist ögeler vardı ki bunları görüp beynimizin süzgecinden geçirip kabul etmemeliyiz.Tabi ki biz bunu yapabiliyoruz ancak 3. sınıf çocuğundan bunu bekleyemeyiz değil mi?O yaşta ki çocuklar henüz yeni Atatürk'ün siyasi yönünü öğrenmeye başladılar onalra tutup Atatürk'ün kadın düşkünlüğünü ve alkol-sigarasını anlatırsak onların en çok örnek almak istedikleri kişiyi karalamış olmaz mıyız?Bırakalım onlar bunları büyüdükçe ve beyin süzgecini kullanmaya başladıkça öğrensinler.

Atatürk'ün düşünce hayatını anlatırken durup durup kültablasını -içi full dolu- gösterirlerse ben bu filme "Kemalist" bi film demem.Günümüzde de böyle bi film bekleyemem zaten o da ayrı bi konu...

Sonlara doğru Atatürk'ün yanlızlığından bahsederken günde bi büyük devirdiğinin üzerine basılıyorsa anlatım yapılırken, ben o filmde bi bit yeniği ararım.

Eğer bi filmde Atatürk'ün İstanbul'da ki ilk okul senesini anlatırken tek cümle kullanılırsa ve o cümle de "Atatürk'ün o sene kadın düşkünlüğü olmuştu" ise be bu filme muhteşem demem.

Bu film tabii ki benim için iyi oldu.Ben bazı bilgileri sildim attım ama benim kadar -az da olsa- sosyal ve tarih altyapısı olmayan insanların bu filmi izlediği düşünülürse ve içindeki bazı bilgilerinde yanlışlığı kanıtlanmışsa ben filmden çıktıktan sonra "Vay be...Süper Filmdi" demem diyemem de zaten...

Eğer bu filmden sonra toplumda tartışmalar oluşuyorsa bu film harika bi belgesel olmamıştır.Zaten bence bu film "belge"sel de olmamıştır.

Biliyorum şimdi ben ne dersem diyeyim bu filme çoğu kişi gitti.Ancak zaten filmin gişe başarısı filmin gerçek başarısını vermez.Eğer öyle olsaydı "Recep İvedik"in oscar alması gerekmez miydi?..

Yine de doğru mu yanlış mı iyi mi kötü mü diye sizde karar vermek için izleyin.Ama kesinlikle tam anlamıyla gerçekleri yansıtmayan bi film olduğunu düşünüyorum...

Aynen böyle düşünsem dahi filmi yine de tavsiye ediyorum.İzlemenizi tavsiye ettiğim bu film; bazı yerleri atılınca/düzeltilince muhteşem bir belgesel.Dediğim gibi; arşivlenmeyi de kesinlikle hakeder.Can Dündar; "Sarı Zeybek" ile başladığı seri niteliğindeki belgeseline kattığı "Mustafa" filminin adı da çok eleştiri çekti.Ancak ben katılmıyorum.Burada izleyiciye verilen "Mustafa Kemal ATATÜRK" değil!Sadece Mustafa...İnsan, ne kadar az da olsa hata yapabilen; Türk olan herkesin örnek aldığı "insan"Duyguları, hayalleri olan biri.Eğer 10 yaşınızdanbüyükseniz izleyin, bazı yerleri eleyin ve diğerleri aklınızın bi köşesinde dursun.DVD'si ise ne filmden üstündü, ne de filmden kötü.Yine de izleyin, en azından fikriniz olsun...


İyi Seyirler...

Winnie The Pooh


5-10 yaş arası hayatımı aldı bu çizgi film benden. Çıkacağı saatleri büyük bir hevesle bekler, bölüm bitince üzülürdüm. Piglet ve Kaplan çok iyilerdi. Bir de bir çocuk vardı. Christopher gibi bir şeydi adı. Hayvanlarla konuşabilmesine hayret ederdim. Onca yılda farkedemediğim şeyi geçen gün rastgele denk gelince fark ettim. u havanlar sadece Christopher'ın zihnindeymiş... Yıkıldım.

Uykusuz 3 Gece


Eh NBA All-Star haftasonu başladı. Bu sabah başladık uykusuzluğa, Pazartesi akşamına kadar hep şu yandaki modda olacağım herhalde. Umarım değer!

Savaş Oyunu






































































D- Bıkmadınız mı artık bu oyunu oynamaktan... Her gün aynı oyun aynı gürültü...

T- Ama düşmanlar hep değişiyor...

D- Sonunda bitiyormu bari?

T- Her gün yeniden başlıyoruz....

D- BİTMEDİ, BİTMİYOR, HİÇ BİTMEYECEK...

Hayatımda biletli olarak girdiğim ilk tiyatro oyunuydu Savaş Oyunu. İzlerken birşeyler düğümlendi boğazımda. O kadar nefisti ki. Ve üzücü, boğucu. Oyun çok güzel yazılmış. Güncel konular üstüneydi. Savaşlar. Irak, Filistin, Bosna... Oynayanlarsa bu oyundaki duyguyu o kadar iyi yansttılarki sahneye etkilenmemek mümkün değildi. Bunca gencin oynadığı bir oyun 60-70 yaşındaki politikacıların savaş hakkındaki sözlerinden daha büyük bir etki bıraktı üzerimde. Bir gerçek bu kadar güzel yansıtılabilir mi? "Bitmedi, bitmiyor, bitmeyecek." Ötesi yok işte...

Yaşam Tiyatrosu'na çok büyük tebrikler buradan...

13 Şubat 2009

Kyle XY


İki gün önce başlamıştım, sardı epey. Beşinnci bölümü izledim sabah, birazdan altıncı bölüme bakacağım. Ben dizide, filmde aksiyondan çok yaşamdan birşeylere önem verdiğimden çok güzeldi ilk beş bölüm benim için. Diğer bölümlerdeki hareketlilik için altyapıyı hazırlamışlar bu bölümlerde inceden. Tavsiye ederim, mutlaka izleyin...

11 Şubat 2009

Gel Tad Burger

Ah ah. Resmini daha atamadım telefondan bilgisayara. Attığımda şu posta ekleyeceğiim elbet.

Gel Tut Burger nedir? İzmir Karşıyaka çarşı'sında nacizane bir fastfood dükkanıdır. Ama orada yediğiniz bir hamburger yerseniz "Burger King'de kimmiş, asıl kral burası" dersiniz büyük ihtimalle. İzmir'e 1 haftalık tatile gittiğimde 3 günü Karşıyaka Çarşı'da geçiririm. Bu günlerin vazgeçilmezi burası. İzmirliyseniz bu yeri bilmemenize imkan yok. İzmirli değilseniz ama bir gün yolunuz düşerse mutlaka gidin. Ucuz ve lezzetli yemekler...

10 Şubat 2009

Spagitti...

Hiçbir şeyi yerken bu kadar büyük bir zevk, tad alaamıyorum. Makarna değil spagetti yerken. O başka birşey. Sonlu, peynirli, yumurtalı yada bolones olsun hatta sade olsun hiç farketmez. Yaparım bütün paketi ardından tek öğünde yerim. Öğrencilik günlerimde sadece spagetti yiyeceğimden kendimi şanslı hissediyorum...

Sihir Başlasın'dan Yenilikler

Sihir Başlasın Forumları pdf formatında bir dergi çıkaracak artık. Forum içerisinden toplanan bir yazar kadrosuyla bu aktivitenin güzel olacağına şüphe yok. Atmadıkları takdirde ben de yazıyorum dergide. İsmi, cismi falan belli değil daha. Şimdi isim isim bakmayacağım ama foruma girerseniz görebileceğiniz kişilerden kırçiçeği, nurki ve Fırıldak'ın (Mert) yazılarının süper olacağına şüphe yok. Tabii diğerlerinin de...

9 Şubat 2009

Steven Gerrard


Futboldan artık pek hoşlanmıyorum. Sadece yandaki adam yüzünden takip ediyorum. Çünkü bu adam o kadar içten bir şekilde oynuyor ki bu oyunu sempati duymamak elde de değil. 10 yıldır takip ettiğim şu oyunda kupa kaldıran başka hiçbir kaptanın yüzünde böyle bir ifade görmedim. Bir oyunu işinden çok aşkı gibi görmek böyle birşey galiba...

Sevgililer Günü


Yılın sadece bir gününde hatırlayamayaağım bir sevgilim olmadığı için şanslıyım galiba. Hele ki bbu krizde...

8 Şubat 2009

Oha!


Blogda daha önce Denizli'de oturduğumdan bahsetmişmiydim, hatırlamıyorum. Gelecek ay 16. yılım olacak aynı şehirde. Hatta aynı mahallede de olabilirdi bu durum. Ancak Nihat Zeybekçi belediyesinin mahlle sayısını azaltma politikası kapsamında benim mahallemde ortadan kalkmış 1 Ocak itibariyle. Oturduğum mahalle Denizli'nin en eski ve açık ara en kalabalık mahallesiydi. Şehrin merkezine epey bir yakındı hatta. Politikaya sözümüz yokta böyle bir mahalle nasıl kaldırılır anlamıyorum.

Bir haftadır falan yerel seçim ilanlarında başka bir mahallenin muhtar adayını görüyordum bizim mahallede. şaşırıp geçiyordum, bu gün apartman kapımda gördüm ve yeter artık dedim. Belediyemizin sitesini açtım ve karşımda saçma bir harita. Koskoca Çaybaşı mahallesi artık yokmuş. 5 yıldır Nihat Zeybekçi'yi takdir etmiştim ilk dönemlerinin son aylarında yaptıklarıyla salak da olabildiğini gösterdi. Yine de %75'in üstünde bir oy alacak bu şehirde onu biliyorum.

7 Şubat 2009

Kabak Yeli



Yakında, çok yakında bobiler nokta orgda.

6 Şubat 2009

Höst desem...


Her bölümden sonra bir Höst çekiyorum ben artık. 3 haftadır kafam teori doldu. Bir sonraki bölümü izleyince kafamda kurduğum herşe çürüdü gitti. Özellikle dün gece izleyip yattım, yatmaz olaydım. Bir o tarafa dön, bir o tarafa kafamı alamıyorum Lost sorularından.

İlk iki bölümde bir geçiş dönemi, kim nerede buldu kendini şeklinde bir durum vardı. Tabii Daniel, Desmond'ın kapısına dayanana kadar.

3. bölümde dedim "Hurley hapiste, Prison'a bağlayacaklar" çözdüler işi kolayca. Benjamin'in kurnazlıkları, yola getirme taktikleri işe yaramış görünüyor.

Şu burun kanamalarında büyük bir gariplik var ama. Orkide'nin yapılışı sırasında adada olan Daniel'in nasıl olurda Juliet'ten önce kanamaz burnu diye merak etmekteyim.

Jin'in şansına da diyecek yokmuş. Herkesin şaftı kaydı adada, bu adamın hayatı kurtuldu parlamalarla.

Sawyer'a hayran oldum bu kez. Lider gibi davranıyor gerçekten, John'a bırakmıyor ipleri ve halen en iyi esprileri o yapıyor. Hurley her zamanki gibi eğlenceli. kat ve Jack de ep olduğu gibi gıcık ikili. Tek değişen Sun olmuş. neşeli, güler yüzlü Sun'ın yerini kocasının ölümüyle soğuk bir kadın almış. Kore güzelimiz daha falza gülümser umarım.

Claire ve Charlie'yi de arayacağım bu sezon. çok iyi giderlerdi adadakilerin yanında...

DVD Köşesi: Get Smart

ABD casus teşkilâtı Control’un kumanda merkezi saldırıya uğrayıp, ajanların kimlikleri ifşa olunca, Teşkilat Amiri’nin analizcisi Maxwell Smart’ı terfi ettirmekten başka şansı kalmaz.

Her zaman Ajan 23’le çalışmanın hayallerini kuramuş olan Smart, ne yazık ki öldürücü Ajan 99’la çalışmak durumundadır. Smart ile 99, hem KAOS’un büyük planını ortaya çıkarmaya hem de birbirlerine yaklaşırken, KAOS’un kilit elemanlarından Siegfried ve yardımcısı Shtarker'ın yarattıkları terör ağına vurgun yapma hazırlığı içindedirler. Saha deneyiminden ve yeterli zamandan yoksun olan Smart, elinde birkaç süper teknolojik casus oyuncağı ve dizginlenemez coşkusuyla dünyayı kurtarıp KAOS’u yok etmek zorundadır. ---> Beyazperde.com

İşte tam bir komedi filmi. Klasik ajan filmlerine benzemiyor hiç. Ciddi görünüşleriyle örtüşmeyen saçma salak espriler yapan tip yok burada. Steve Carell'ın istemese bile komik olduğu gerçeğini bir kenara bıraksak bile Get Smart'ın her dakikası komedi. En duygusal konuşmasında da en aksiyon sahnesinde de komedi var filmin. Hla izlemediyseniz kesinlikle izleyin derim ben...

Eleştiri : Gerçek "Hadise"


Evet cidden önemli bir hadise haline getirdik olayı. 2003'den beri Eurovision'u takip ediyorum hiçbir şarkımızın bu kadar suyu çıkmamıştı. Her yerde duymaya başladık artık. Düğün salonlarına kadar sıçramış durumda. Eurovision'a giderken ne orijinalliği kalacak şarkının çok merak ediyorum. Geçen yıki şarkımız "Shake it up Shekerim" daha rahat oynanabilir bir şarkı olduğunu düşünüyorum ben. ayrıca oyun havası sevenlere de "Rimi Rimi Ley" tavsiye ederdim ben. Hiçbirini bu kadar duymamıştım. Hani bu kez kesin birinci olacak gibi hissedip de mi yapılıyor bunlar, anlamıyorum. Ha öyleyse eğer, şu yarışmayı neden bu kadar takıyoruz, bambaşka bir post konusu...

4 Şubat 2009

Haftalık DVD köşesi

Bundan böyle her Cumartesi, bir adet DVD tavsiyemizi okuyabilirsiniz. Mert de ben de bu köşede yazabiliriz, sadece birimiz değil. DVD'nin o hafta çıkması gerekmeyecek illa. Ama gücncel filmler olacak tabii ki...

3 Şubat 2009

Saçmalardan Seçmeler!..

Hep sinema yazacak değilim ya böyle ayda yılda bir başka yazılarda ekleyeceğim...

Diplomatın biri, fakir bir adamın yanına gider ve
"Oğlunun evlenmesini sağlayabilirim" der.
- Oğlumun hayatına asla karışmam...
- Ama, kız Lord Rothschild'in kızı...
- Haaa! O zaman başka...
Diplomatın ikinci durağı, Lord Rothschild'in yanıdır.
- Kızınız için bir kısmet buldum Lord'um..
- Benim kızım evlenmek için henüz çok küçük...
- Ama, bu delikanlı halihazırda Dünya Bankası BaşkanYardımcısı...
- Bak o zaman başka...
Diplomat, Lord'un yanından ayrıldıktan hemen sonra soluğu Dünya Bankası Başkanı'nın yanında alır.
- Size başkan yardımcısı olarak tavsiye edeceğim,çok iyi bir delikanlı var.
- Şu an zaten ihtiyacımdan çok başkan yardımcım var,gerekmez.
- Ama, bu çocuk Lord Rothschild'in damadı.
- Bak o zaman oldu. Gelsin başlasın...

İlginç İsimli Facebook Grupları #7

Bozulmak



İlk çıktıkları günden beri tek sayılarını kaçırmadım. Hayatımda okduğum en kaliteli basketbol yazılarının çoğuna oradan ulaştım. Slam Amerika'dan bahsetmiyorum, Türkiye'den. Ama son iki sayısıyla resmen okuyucuyla dalga geçmişler. Eskiden "Gürültü" adlı bölümü okurken acayip gülerdim. Şimdi o da yok. Gelecek ay All Star yazısı var malum. Murat Kosova-Kaan Kural'ı gönderirlerse o yazı şu iki ayı unutturabilir ancak...

2 Şubat 2009

Ayakta Kal : Avrupai Turkish Film

Puanım:





Zaten Faruk Aksoy'un filmlerinin altında derin manalar, ilginç yapımlar aramaya gerek duymuyorum.Günümüze kadar yaptığı çoğu film gençlik filmiydi ve yine aynı konseptiyle karşımızda.Çılgın Dersane serisinin en sağlam fanlarından biriyim.Ancak hiç bir zaman, Çılgın Dersane'nin muhteşem, Türk Sineması'na bir şeyler kazandırmış bir film olduğunu iddia etmedim.Söylediğim gibi sadece eğleniyorum filmi izlerken, ve bazen insan sadece eğlenmek isteyebilir.İşte tam o anlarıma denk geldiğinde izlediğim için fanıyım bu filmin.


Faruk Aksoy'un filmleri tabi ki Türkiye için henüz yeni yeni artan filmler.Bundan olacak ki çok eleştiri alıyor.Söylemem şu ki; Faruk Aksoy'un çektiği tarzdan filmler; içinde "sapıklık" barındırmadan çekilirse tutmayacak cinsten filmler.Ancak bu filmde ben Aksoy'un kendisini aştığını ve diğer filmlerinde kullandığı ögeleri kullanmadan bir film çekip, basit de olsa bir konuyu anlatmasını tebrik ediyorum... Filmde anlatılan konu Türk Sineması'nın yani "Yeşilçam"ın klasiklerinden.Aşk konulu filmlerin klişelerinden.Buna rağmen herkesin tutmayacağı korkusuyla çekmek istemediği bu konuyu, Faruk Aksoy cesaret edip çekmiş.İzleyicisi de var hani.Film her ne kadar klişe bir konuyu ele alsa dahi, günümüz teknikleriyle çekilince, bambaşka şeyler çıkmış ortaya.Sinemada izlediğim filmden hiç sıkılmadım hatta tam aksine zevk bile aldım.Hatta ve hatta filmi bir daha izlemeyi bile düşündüm.Kesinlikle zaman ya da para kaybı değildi.


Filmde anlatılan masum aşk hikayesinin masumiyeti, içime işledi.Bir yerden sonra da en az aşk kadar masum bir öpüşme ile taçlandı.O öpücük çok etkileyici ve gerçekçiydi.Tam anlamıyla bir Türk Öpücüğü...Biraz çekingen, korkulu ve masum.Hafif hafif yaklaşarak.Zaten en Türk kültüründe ne de Türk yapısında saldırırcasına(!) öpüşmek yoktur.Fakat bugüne kadar gördüğüm filmlerin hepsi böyleydi.Fakat bu filmdeki tam aradığım ve istediğim öpüşme.Türk Öpücüğü...


Sinem Kobal ve Mehmet Aslan ise çok çok hatta fazlasıyla iyi canlandırmıştı Yasemin ile Ali'yi.Sinem Kobal müthiş bir performans sergiledi.Tabii Mehmet Aslan da...Ama benim ilgimi asıl çeken şahıs, Ozan Aydemir oldu.Çılgın Dersane ve Çılgın Dersane Kampta'da ki performansleı çok çok iyiydi ve bu filmde de bulunduğu sahnelerle benim gözümü doldurdu.Fakat Yasemin'in kolejli aşığını oynayan oyuncu -adını bulmaya bile üşeniyorum- çok kötü bir oyun sergiledi.Zaten kendisi de bana göre çok antipatik...


Filmin klişe bir konu işlemesinin nedenini ise şuna bağlıyorum; Gençlik filmlerinin yeni gelişiyor olması.Ne zaman ki Türk Sineması -Yeşilçam- gelişmeye başladı. o zaman bu tür senaryolarla başladı.Şimdi ise bence yepyeni bir grup daha oluşuyor.Yeşilçam : Gençlik.Gençlik filmleri de ne zaman gelişmeye başladı böyle senaryolarla başlıyor.Gayet doğal karşılıyorum ve izlerken sıkılmayacağınızı düşünüyorum.

Film güzel ve izlenmeye değer.Faruk Aksoy yapımlı filmleri ben zaten seviyorum.(Avanak Kuzenler hariç.)Gençlik komedi olsun, dram olsun güzel filmler yaptığını düşünüyorum.Filmi izlemenizi öneriyorum.Çünkü ancak böyle böyle bu türde ilerleyebiliriz.Faruk Aksoy (AKSOY Film) Gençlik türünün Türkiye'deki kilometre taşlarından.Film ne para ne de zaman kaybı.Hatta çok güzel bi film.Kadri'nin Götürdüğü Yere Gideceğinize, Ayakta Kal'ın bin kat daha iyi.Film için kullanacağım tasvir ise şu: Avrupai Turkish Film.Bence izleyin.Neyse size iyi seyirler!..

Oldu, Bitti, Maşallah...

Tanıyanlar bilir. Fazlasıyla üşengeç bir insanım. Bir hafta önce yapacağım dediğim şeyi yaptım ve 1Dnya'nın yazarı Mert Batur'la konuştum. Artık o da Kültürlük'de yazacak. Beraber kültürleyeceğiz etrafı. Benden daha atak ve daha az üşengeç biri olduğu için blog daha da ilerleyecektir ki buna benim uzun zamandır yapacağım tema değişimiyle başlamış. Sahi hiç farkedilmiyor değil mi?

Tekrar hoşgeldin ortak!

Duyuru : LOST Değerlendirmeleri

"Hani Lost hayranıydın, neden birşeyler yazmıyorsun dizi başladığından beri?" diyenler oldu, geçen günlerde. 4 bölüm 4 bölüm, yazmayı planlıyorum Lost'un 5. sezonunu. 4. bölüme kadar herşey birbirine girdi tek bölüm tek bölüm anlatsam da ne yorum yapabilirim ki? Gelecek haftadan sonra yazacağım ilk 5. sezon değerlendirmemi...

CelticsTr






3 Saniye'nin sahibinden çok iyi bir site. Lakers-Celtics rekabeti gibi lakersTr-CelticsTr rekabeti de çıkacak mı, merak ediyorum. Tabii uzun bir süredir devam eden LakersTr ile taraftar sitesi olarak kimse arışamaz ya, neyse.

Yeni yapıldığı için anasayfadan pek birşey ummayın, şimdilik (Celtics fanı değilseniz yani). Celtics'in inciğine cıncığına girilmiş. Belki bir zaman gelir başka takımlarla ilgili büyük haberleri de duyururlar.

Forum çok kullanışlı öncelikle. Celtics, Celtics dışı basketbol ve Basketbol dışı olmak üzere 3 bölüme ayrılmış durumda. Taraftar olmamanıza rağmen Celtics bölümünde rahatça yorum yapabiliyorsunuz.

Celtics dışı basketbol şimdilik yeterli bölüme sahip. İçine istediğiniz konuyu açıp o konu üzerinde tartışabilirsiniz, bölüme gerek olmadan. Forum sitenin en çok bu yönünü severim zaten.

Forumun en ok vakit geçireceğim yeriyse kesinlike basketbol dışı olacak. Severim çıkıntılıkları zaten...

Eleştiri : Düh!


Ne koyarlar içine anlamadım. Havlu dışında bir şey koymazsın, ellerin yaşken elleyeceksin onu. Zarar görmesini istemezsin. Ya da bezdir, süngerdir bilimum temizlik malzemesini mi sıkıştıracaskın küçücük yere. Havluluklar, banyo dolapları ne güne duruyor! Lavoboyu bari alet etmeyin emellerinize. Bari orada rahat edelim değil mi?

Not: Resim chez-be'den :