24 Ağustos 2009

Es - Es





Kimileri şanslı doğar!Lüks bir semtte yaşar, iyi okullarda okur, kolay iş bulur, en güzel kızı kapar, babası ona en iyi arabayı alır. Hayat kolaydır onun için.Kimileri de şanssız doğar!Yoksul bir mahallede yaşar, iyi okullarda okuyamaz, iş bulamaz. Doğduğu gün kaderi çizilmiştir, zor bir hayatın içine düşer� Dener, çabalar ama çoğu zaman başaramaz, tutunamaz. Bir şekilde suça bulaşıp sabıkalı olma dışında başka bir alternatifi olmaz hayatta..Ama başka ne yapabilir ki? Yaşadıkları onların tercihi değildir, pisliğin içine doğmuşlardır sonuçta. Etiketi yapıştırmak kolaydır;Sokak serserisi. Mahalle delikanlısı�Aynı Uras gibi�Geçmiş günahların gölgesi uzun olurmuş. Ne geçmişi peşini bırakacaktır ne de ona sokak serserisi gözüyle bakanların zulmünden kurtulacaktır Uras... Ama kaderine ters gidecektir� Yeni arkadaşları, yeni ortamı, yeni şehir aracılığıyla hayatını değiştirmeye, düzeltmeye, içine doğduğu çukurun pisliğinden kurtulmaya çalışacaktır�Bazılarımız o gence, el uzatmak, bir ışık olup önünü aydınlatmak, kaderini değiştirmek isteriz. Bir sokak serserisinin kendisine uzatılan eli tutması ve ışığa doğru ilerlemesinin hikayesi ES-ES.Uras yeni umutların şehrine yol alacaktır. Eskişehir (namıdiğer ES-ES)�e Onun için bütün bu olanlar yeniden doğmaktır. Hele bir de aşık olduğu zaman...


2 bölümünü izledim, gayet şukela bir dizi olabilir. Ahmet Rıfat Şungar'ın hiçbirşeyi umursamayan yüz ifadeleri komik olmanın ötesine geçemese de oyunculuk açısından kaliteli bir yapım. Saçma birşey bekliyordum ben ama Kavak Yelleri'nin ilk zamanlarına benziyor. Yani kaliteli bir öğrenci senaryosu. Öğrenci hikayesi olarka devam etmeleri çok güzel olur.

23 Ağustos 2009

6. Sezon Posteri

6. Sezon posterinin en net hali. Ama hala bazı isimlerden tam emin değilim.

21 Ağustos 2009

Ramazan'ı Sevmemek İçin Bir Sebep


5 yaşımdan beri düzenli oruç tutumaya çalışan bir insanım. Ramazan'ın ne demek olduğuun biraz anlayabildiğimi sanıyorum.

Televizyonla ne kadar içli dışlı olduğumu da bilen bilir. Ama ikisi bir arada yürümüyor. Televizyon kanallarının Ramazan'ı sürekli olarka yemekle bağdaştırması çekilir şey değil. Her tarafta yemek programı. İyi de Ramazan'da öğrenmemiz gereken sabır sadece yemekle sınanmıyorki. Kendini her türlü zevke karşı tutacaksın. Neden sırf yemek. "Güzel sevişmenin 30 yolu" diye bi program başlatın, her bölümde farklı bir yolu detaylı olarka anlatın. Daha güzel :D.

Bir diğer sorun da diziler. Dizilerde nedense hep orucu bir yük olarak gören karakterler var. Ha top patladı, ha patlayacak zihniyetiyle tutulan oruçtan bir fayda gelmeyeceği belli. Orucu dini bir gereklilikten çok bir gelenek olarak kabul ettiklerinden istedikleri gibi tutabileceklerini sanıyorlar sanki. Ama bunun da bir edebi adabı var. Kuş orucu nedir Allah aşkına? Böyle birsaçmalığı kim neresinden çıkardı bilmiyorum ama çocukların en fazla kuş orucu tutabileceği zihniyeti beni tiksindiriyor. Çocukların zor oruç bozması falan... Yapmayın gözünüzü seveyim.

Ah bir de reklamlar var, nasıl sona bırakırım. Herkes Ramazan'ı bahane edip arkada hafiften geleneksel bir müzikle iftar/sahur temalı reklam çekiyor. Herşeyi anladım da Danette'ye ne oluyor Ramazan reklamı çekince? İnsanlar garip. Bakayım vallahi garip.

Ramazan'ı sevmemek için bir sebep demiştik, ne o sebep? İnsanların seni Ramazan'dan tiksindirmek için bin türlü şey yapması...

20 Ağustos 2009

Kanal D Yeni Sezon Reklamı ve Soru İşaretleri



Kanal D'yi bence diğer 3 büyük kanaldan (Star, Show, ATV) ayıran en büyük özelliği yeni sezon tanıtım reklamlarıdır. Çok farklı ve mükemmelr. Mutfakta, kampta yaptıktan şimdi de orkestra reklamı müthiş.

Yeni sezonla ilgili önemli bilgiler veriyor reklam. Sarp Apak'ın Kavak Yelleri'ne katılımı, Dağhan Külegeç'in kesin olarak ayrılması, Ekin Türkmen'in Küçük Kadınlar Gamze Özçelik'in Arka Sokaklar kadrosunda olmadığı gibi... Bunlar dikkatimi ilk çekenler. Yalnız Elif ve Zeynep karakterlerinin mi diziden çıktığı yoksa yeni oyuncular altında mı hayat bulacaklarını bilmiyorum şahsen.

Asıl gariplikse her yıl reklamda son sözü söylediğini bildiğimiz Okan Bayülgen'in bu yıl olmayışı. Eksikliği cidden hissediliyor. Disko Kralı'nı sık takip etmedim dershanemden dolayı ama Okan Bayülgen'in herhangi bir programla Kanal D'de yer almaması kanal için büyük kayıp. Beyaz Show'un ve Çok Güzel Hareketler Bunlar'ın da reklamda yer almadığını görüyoruz, Haneler'e bile yer verilmişken bu biraz tuhaf kaçıyor. Beyaz Show'un olmama durumu çok kötü olur, 12 sezondan sonra. Çok Güzel Hareketler'e pek üzüleceğimi sanmıyorum, son haftalarda yaptıkları tek şey şaklabanlıktı. Yılmaz Erdoğan nasıl yetiştirdeyse artık arkadaşların gözünü şöhret bürüdüğünden doğaçlama diye birşeyden habersizdiler son 1o--15 bölümde özellikle. Hoş bu üç program da Kanal D'den ayrılsa yine kanal bulurlar kendilerine. Türkiye'de daha iyileri yok kendi alanlarında.

Reklam filmiyle ilgili yapabileceğim ufak bir eleştirim var gene de. Normalde tanıtım filminde bir dizi geçerken o diznin temposuna uygun birşeyler geçerdi. Misal Yaprak Dökümü'nde ağır, kasvetli bir havada geçerdi konuşmalar. Ali Rıza Bey felçli, biri ölüyor ama reklam filminde millet gülücük saçıyor. Bu arada Yaprak Dökümü 3. sezonun tanıtım programlarında "Bu seozn son" diye bas bas bağırmasına rağmen şerefsizliğin en büyüğünü yaparak sezon finali vermişti. Annemin tahminine göre yeni sezon 5- 6 bölüm sürecek dizi bitecekti. Daha önce bir dizi de daha aynı şey olmuş o yüzden. Ama tanıtım filminde yer alıyorsa zor. Zaten Yaprak Dökümü'nün fragmanlarında da dizi bitiyor izlenimi vermemişler. Sütten ağzı yanan... ( :P)

Biraz Eksikle de Olsa


Herşeyi düzeltene kadar en azından yazasımız gelsin diye beyaz bir temaya döndük. Tema eskisinden değişik olacak büyük ihtimalle. Ama şimdilik bu beyaz arka fonla idare edeceğiz.
Şahsen yazmadan böyle beklemek çok sıkıcı. Yazacak çok şey var ama blog yok ortalıkta. Canım da sıkılıyor şu sıralar. Allah'ın sıcağında İzmir'de yalnız başına kalmak çok zor. Blog listeleri de kaybolduğundan böyle tek tek blog ismi de yazmak istemiyorum. O yüzden çoğu blogu gezmiyorum şu anda. Yani hayat sıkıcı.
Bu gün hem bloga dönüş yapmak hem de Udb'nin dönmesinden dolayı mutlu bir gün. Birazdan görüşmek dileğiyle... :)

17 Ağustos 2009

Mazur Görün


Her halta bir blog açmanın sonucu işte bu. Homini Gırtlak'ın temasını değiştirmem gerekirken yanlışlık la KültürlüK'ün temasını mahvettim. Şimdi ancak klasik temaya dönüş yapabildim. Mert geldiğinde temayı halleder. Ama blog listeleri, sayaçlar, resimler falan kaybolmuş durumda, onlar bana bakıyor. Bu yüzden bu işler tamamlanana kadar post girmeyi düşünmüyorum. Bu gün için güzel planlarım vardı ama yarın İzmir'den atarım artık postları. Herkesten tekrar özür diliyorum...

16 Ağustos 2009

İhtiyacım Var

Show Tv'deki bir yarışma programı. Uzun zamandır yazacağım ama nedense bilgisayarın başına her geçtiğimde unutuyorum.

İlginç bir programa benziyor. Yarışmadan para dağıtan tek Tv programı... İlginç olabilir. Millet olayı duygu sömürüsüne bağlamazsa izlenebilir.

Avrupa Muhabbeti


Hayatımda izledğim en iyi gençlik filmiydi. Erotizmin boku çıkmadan da gençlik filmi yapılabileceğinin iyi bir örneğiydi. Konusu sadece "İnternet arkadaşını bulmak için Amerika'dan Berlin'e giden bir gencin hikayesi olarak" gösterilse de filmi izleyince bundan çok daha fazlasını görüyorsunuz. Sadece Scott'ın değil yanında Avrupa'yı dolaşan 3 arkadaşının da başından geçenler çok güzel. Yolculukların bir resturant masası üzerinden anlatılması da çok eğlenceli. Oyunculuklar da bir gençlik filmine göre üst düzey. 5 senedir izlemediyseniz hemen izleminizi tavsiye ediyorum.

Not: Dublajlı seyrettiğim filmlerde afişi de Türkiye afişi olarak koyarım ama Türkiye afişi, filmi 3 tane abaza erkeğin 1 kızın peşinden koştukları bir film gibi gösterdiğinden ABD afişini koydum. Euro Trip...

15 Ağustos 2009

Twilight'a Bir de Buradan Bakın


Üye olduğum ilk Twilight forumu olur kendileri. Sihir Başlasın'daki reklam siteye giriş sebebimdi. iyiki de girmişim. Çok kaliteli bir site. Twilight'la ilgili haberler, rpörtajlar geliyor süreklli. Bunun dışında Twilight dışı bölümler de gayet aktif ve zengin. Açılalı daha birkaç hafta olmasına rağmen üye sayısının az olması garip aslında. Eh bunu değiştirmek de bizim elimizde. Türkiye'nin en büyük Twilight forumu olacak potansiyele sahipler. Admin kadrosu yeter. ( :P)

Big Bang!


-What's up Sheldon?
-Penny, we going to start at September 21!

Richard 6. Sezonda Var Tamam da...


Lost 6. Sezon Blogu'ndan okuduğum habere göre Richard Alpert 6. sezonda da dizide olacak. Buraya kadar bir sürpriz yok. Olmazsa ayıbın dik alası olurdu zaten. Ama okuduğum cümle beni şaşkınlığa itti.

"Haftaya ailemle beraber Hawaii'ye uçuyorum. Bana 16-18. bölümlerde oynayacağım söylendi."

Öh! 15 bölüm boyunca heykelin olduğu akşama hiç değinmeden mi gidecekler şimdi? Şahsen benim en büyük merakım "Bomba patlayınca ne oldu?" Değil "Richard heykelin içine dalacak mı?"

15 bölüm bu olaya hiç değinilmeyecek olması kötü benim için. Ama zaman kavramı iyice allak bullak olacağından İlana-Richard ikilisinin ne yapacağını önceki bölümlerde de görebiliriz sanırım.

12 Ağustos 2009

Duygusal Şizofren # 2


Senden ve terkedişlerinden kalan bu işte !
Benim asla kabullenemediğim bir mevsimin meyvesi belki de ...
Hala boş bakışlarla kalan...
Boşlukları doldurma merakıyla birlikte ... !

11 Ağustos 2009

Aykut Oray'ın Anısına


Mükemmel bir tiyatrocu, oyuncu... Mükemmel bir insan. Herşey bir yana mükemmel bir Beşiktaşlı. Şampiyonluğa sevinenler birbir ayrılmaya başladı aramızdan. Önce Vedat Kaptan şimdi de Aykut Oray...

Televizyonda her izlediğimizde "İşte oyunculuk bu" dedirtenlerden biri daha gitti. Kendine iyi bak oralarda...

Karmaşık Post


Zorunluluk hissetmeden yazdığım son post 4 gün önce yazılmış. Ardından blogda sadece 3 post var ikisi bana ait olan. Birinde kedi koleksiyonundan bir parça, birindeyse zorundalık hissinden atılmış bir "Charlie'nin Melekleri" postu var. Demek ki neymiş şu sıralar ne yazmaktan ne de hep takip ettiğim şeyleri takip etmekten zevk alıyorum.

Şu sıralar e çok yaptığım şey internete gidip 2k9 oynamak, Lost ve Big Bang'i seyretmek. Ha bir de arkadaş ilişkilerimdeki karmaşıklarla uğraşmak. Hoş arkadaşlarla uğraşmak elbette zevk veriyor ama kafamın yarısını da alıp götrüyor. Buna ne sebep oluyor tam bilmiyorum ya. Belki de koca DVD kutusunu İzmir tatilinde kaybetmiş olmaktır kafamı karıştıran.

Döndüğümde yapacak işlerim vardı güya ama öncelik verdiğim iki şeyi şu sıralar yapmam çok zor. İkisi için de NBATurka'ya girmem gerekiyor ama NBATurka'ya bir türlü erişemiyorum. Yeni yeni öncelik kazanmaya başlayan bir başka şey de Sihir Başlasın'la ilgili ama nedense oraya girdim mi çıkasım geliyor.

Yeni bir Vodafone hat almam lazım. Avea'nın tarifileri iyice sıkmaya başladı. Ben de Vodafone hat alacağım. Avea'yı kapattırmam lazım çünkü ona da ayda bir 100 kontör parası bayılmam lazım. Numara taşıma olayından hoşlanmıyorum. Hangi hat olduğum belli olsun en iyisi. Ama Avea'yı da kapattıramam. Çünkü 2010 Dünya Şampiyonası - Gönüllü Çalışan formuna Avea numaramı yazdım çoktan. Ha şu anda bana zevk veren nadir şeylerden biri de gidip TBF'nin sitesinden başvuru formunu tekrar tekrar okumak. Başvurduğum kategoriye alınacakların yapacaklarını okudukça içimi tekrar tekrar bir heyecan kaplıyor. Klasik "Kaç bin kişi başvuracak aynı görev için beni mi seçecekler" düşüncesi içimde bir yerlerde bağırıp dursa da...

İçimdeki heyecanı bana tekrar kazandıracak bir site arıyorum. Sabahtan beri bakıyorum ama bulabildiğim birşey yok. Dizi/film forumları olsun, anime/manga forumları olsun... Kayıp Rıhtım ve Skandar Keynes Fan siteleri tam da aradığım şeydi belki de. Narnia Günlükleri konuşulabilecek bir alan. Ama görülen Türkçe katliamları pek sarmadı açıkcası. Keşke NarniaGünlükleri.net 'i istediğim gibi hayata geçirebilseydim. Saracak birşey olurdu hiç değilse.

Twilight'a mı sarsam? Zaten bir haftadan uzun süredir yeni açılmış bir Twilight forumu olan NewMoonTr 'de takılıyorum. Gerçi sitenin çoğunluğu gibi daha çok Twilight dışı bölümlerinde ama olsun... Başlamak için bir sebep elbet. Ama Twilight 'ı Harry Potter 'dan üstün görenleri geçtim "Hangisi daha üstün" konusunda tartışanları bile düşündüğümde seriden tiksiesim geliyor. Anlamıyorum bu insanları. Twilight'ta fantastik şeyler sadece tuz biber olsun diye var bu bir aşk romanı serisi. Harry Potter fantastik bir seri. Ki ikisini de okuyanlardan (yani sadece Twilight'ı okuyup HP'nin filmlerini izleyerek "Twilight Hp'ye 3000 basar diyen mallardan olmayanlar) bir çoğu bu HP'de bahsedilen aşkın ve sevginin de Twilight'tan daha iyi anlatıldığı kanısında. "Hangisi daha iyi" tartışmalarını bir yere bağlamak çok zor. Melez Prens ve Yeni Ay aynı dönemlerde piyasaya çıksaydı görürdük gişedeki karşılaşmayı. Sırf ABD yapımı olduğu için Twilight'ı -bir yandan da HP'yi ezerek- göklere çıkaran Amerikalılar'ın ilk gün hangisine gideceğini çok merak ediyorum ben. Sonuçta iki filmin de seyirci konusunda avantajları eşit. HP'nin yıllardır büyüttüğü bir hayran kitlesi var, Twilight'sa tam HP'nin durgun dönemine geldiğinde meydanı boş buldu ve hayran kitlesini kısa zmanda aşırı büyüttü. İkisinin de avantajları var ve aynı şartlarda mücadele edecekler. Ama tartışmak yanlıştı değil mi? Ben de tartışmaya giriyorum sanırım.

Cumartesi-Pazar-Pazartesi boyunca en olmadık zamanlarda (yolda dikelmek, uykuya dalmak ya da yiyecek birşeyler hazırlamak gibi) kanayan burnumu da esgeçmeyelim. İçimdeki kan bitmedi anasını satayım. Uykuya dalmak üzereyken kanamış olan bir burun bi de uyurken nasıl kanayabilir? Yastık kılıfımda kan görmek korkutucu birşey. Evet canımı sıkan şeylerden biri de bu olabilir.

Çevremdeki insanları teker teker bir yerlere yollamak da canımı sıkıyor olabilir. Yarın witch'i İzmir'e gönderiyorum. Perşembe akşamı ynie burda olacak olsa da bir garip geliyor. Yine yarın Udb'yi İspanya'ya yolcu ediyorum (Aramızdaki Yalova-Denizli yolu kadar mesafeye rağmen yolcu edebileceğim izlenimi var üzerimde). Cumartesi günü annemi İzmir'e yolluyorum. Hoş hemen ardında da kendimi yolaacağım oraya. Haftaya perşembe kuzenimi Isparta'ya yolluyorum askerlik zırvası yüzünden. Eh dipdibe geçirdiğimiz bir buçuk aydan sonra bu son derece zor olacak.

Önümde uzanan yol bitmiş görünüyor. Önümde klitli bir kapı var. Buna bodoslama dalmak yerine kilidi nasıl delip de yeni koridora çıkacağımı bulana kadar biraz kafa istiharati vermek istiyorum kendime. Son hatırladığımda Mert de pek takılamıyordu buralarda. Eh şimdilik aramıza son katılan Minyora-Corin ikilisine bırakıyorum buraları.

Ben yine bilgisayar başında saatlerimi geçireceğim. Facebook açılmayacak ben bilgisayarıma küfredeceğim. Yedeklediğimiz Lost bölümleriyle DVD'deki alt yazılar uyuşmayacak ben BS Player'a küfredeceğim. Lost 6. Sezon Blogu 'nda birinin diziye geri dönmeyeceği haberi olacak ben Lost'a küfredeceğim. Merakla takip ettiğim filmin son sahnesi için 7 dakika reklam izlerken kanala küfredeceğim. Albus Severus Potter ve Bellatrix'in İntikamını okuyacağım ve Albus her saçmaladığında ben hikayenin yazarına küfür edeceğim (Metehan'a şimdiden özür). Dürüm yerken içinde bir tacuk parçası düşmek için bula bula benim yeni tişörtümü bulacak ve ben bunu yapan ustaya küfredeceğim. Öyle işte yine normal eğlenceli hayatımdayım. Kafa istirahati dediysek hayattan ayrılmıyoruz ya. Potası Delik ve Kaan Mert's'de yazmaya devam ederken saçma bir yorum görüp toptan bloga küfredeceğim.

Son olarak bu akşam Aile Reisi ve Benimle Dans Et ile yarın da Hayalet Sevgili ve Gölge Oyunu'nu izlemeniz gerektiğini söylüyorum. Gözümüz gönlümüz kaliteli yapım görsün İlle de Roman Olsunlar'ın Geniş Aile'lerin arasında. Bir de gözünüzü Çoban Salata-Sportif Cümleler-Erbo's gibi bloglardan ayırmayın. Ben öyle yapacağım da. dwayde'den ufak bir tavsiye...

Herşey yoluna gireceğine kadar kendinize iyi bakın...

10 Ağustos 2009

Basilisk


Basilisk. İzlediğim ilk anime ve aynı zamanda bende derin bir iz bırakan anime. Konusu çok genel. İki Japon Kabilesi arasındaki savaşı anlatıyor. Kabilenin iki lideri birbirlerina aşık ama ne yazık ki sonunda birbirlerini öldürmek zorundalar. Bu size çok klasik geliyor biliyorum ama çok farklı anlatılıyor gerçekten. Iga ve Kouga adlı iki kabileden 10'ar kişi katılıyor yani toplam 20 kişi. Bu kişilerin adları parşomene yazılıyor ve ölen ninjanın adı kendi kanıyla siliniyor.

Herkesin favori karakteri olur. Benim iki tane vardı. Iga kabilesinden Yashamaru ve Koshiro. İkisi içinde öldüklerinde az ağlamamışımdır. =) Tabi kızlardan da Akeginu. Bu sevdiğim üç kişinin tanıtımını yapmak istiyorum. Üçüde Iga kabilesinden ama buradan Kouga'lıların kötü olduğunu çıkarmayın. Savaşta makul mantıklı taraf Kouga'dır.



Evet işte Koshiro. Bu Koshiro denen şahıs Oboro'ya aşıktır. Yani Iga kabilesinin başına. Yanında taşıdığı oraklar bumerang özelliğine sahiptir. Ninja tekniği ise hortum yaratabilmesidir. O oraklar nasıl gelip gider hayretle izlemişimdir. Çok güzel kullanıyor açıkçası.



Yashamaru'ya gelelim şimdi. Güzel Hotarubi'mizin sevgilisi. Ninja tekniği vücudunun her yerini kaplayan keskin çelik tellerdir.. Bu Telleri İga'lı kızlardan aldığı saçları özel hayvansal yağlara batırarak yapar. Bu Teller her şeyi rahatlıkla kesebilir. Düşmanları Yashamarunun karşısında sadece savunma yapabilir. (İşte bayılmamın sebebi). Anime ilk başta zaten Yashamaru ve Kouga kabilesinden Shogen arasında bir kavgayla başlıyor. Tabi başkalarının gözetiminde.



Ve gene Iga kabilesinden sevgili Akeginu. Akeginu Koshiro'ya aşıktır. (Yani bu kabileden herkes birini seviyor.) yeteneği vücudundan kanlar çıkararak bunlar arasına gizkenmektedir. Dövüşün bir anında etrafı kan gölüne çevirebiliyor. Oboro'ya en yakın kişidir.



Animeyi bitirdiğim zaman kendimde bir boşluk hissetmiştim. Çünkü gerçekten çok güzel ve izlemeye başlayan bırakamıyor diyebilirim. Çiftlerimize gelirsek:

-Hotarubi ve Yashamaru sevgilidirler. (Hotarubi kelebeklerini kullanır, onlarla saklanır, saklar, şaşırtır. Sevdiğim en güzel yetenek.)

-Gennosuke ve Oboro birbirlerini sevmektedir. (İki kabilenin liderleri. İkisinin de birbirlerini sevmesi bize diğer filmleri hatırlatıyor. Özellikle karşı kabile olmaları. )

-Kagerou, Gennosuke'yi sevmektedir. (Kagerou ve Gennosuke Kouga kabilesindendir. Kagerou nefesini zehre dönüştürebilen bir ninjadır.)

-Akeginu, Koshirou'yu sevmektedir.

-Danjo ve Ogen'de torunları gibi birbirini sevmektedir.Ama yıllar süren bu savaş duygularında değişiklik yaratmıştır. (Bu iki kişi gene karşılıklı kabilelerden. Ogen-Iga ve Danjo-Kouga. İkisi anime başında en yaşlı kişilerdi ve kabile lideriydiler. Savaşla değişen duygular işte göz önünde.


Herkesin izlemesini tavsiye ederim. Özellikle başlangıç müziği harika ve ötesidir. Son olarak başlangıçtan bir bölüm:

Sadamerareta namido wo Hitomi no oku tojite mo
Anata wo mabuta ga oboe teru no

Gözümü kapatsam bile derinlerden gelen gözyaşları akmaya mahkum
Çünkü göz kapaklarım seni hatırlatıyor

9 Ağustos 2009

Kedi #3

Melekler Yeniden İş Başında


Drew Barrymore'dan sonra Cameron Diaz da yeni "Charlie'nin Melekleri" filmi için yeşil ışık yaktı.Serinin üçüncü filmi hakkında yöneltilen sorulara "Herkes bana sürekli bu soruyu soruyor. Sanırım bu biraz odaklanıp işe girişebilmemizle ilgili. Bu konuda hepimiz tembeliz!" şeklinde yanıt veriyor. Filmin yapımcılarından Nancy Juvonen ve Drew Barrymore ise üçüncü film hakkında olumlu konuşmaya devam ediyorlar. "Charlie'nin Melekleri 3! Bunun olmasını kesinlikle istiyorum!" diyor Drew Barrymore. Yeni filmle ilgili henüz bir adım atılmamasına rağmen bu filmde dördüncü bir meleğin oynayacağına dair söylentiler çoktan kulaktan kulağa yayılmaya başladı.

kaynak: Msn Akttif

Favori meleğim daha kabul etmemiş görünüyor. 3. film harika olurdu cidden.

7 Ağustos 2009

Minyora

SB'den bir kadim dost aramıza katıldı. :) Sevgili arkadaşım Merve yaşına göre çok kaliteli bir yazardır. Özellikle denemeleri müthiş. Sinema&televizyon konusunda da fazlasıyla ilgili. Hoşgeldin Minyora... :)

Haneler Bu Film Bitmez'i Devirdi

Bu Film Bitmez bu akşamki bölümüyle yayından kaldırılıyor. Kesinlikle çok yazık oldu. Tüm programlar içinde bu yılın en eğlenceli programlarından biriydi. önce çok geç saatlerde yayınlanmaya başlamıştı. Bu günse son. Üzülüyorum sevdiğim bir yaım yayından kalkınca...



Hanaler'e birkaç haftadır ara vermiştim. Tatilde yayın akışlarını okumaya olan ilgim azaldığından pek rastlamıyordum. Dün izledim. Asuman Dabak başta olmak üzere 2-3 kaliteli isim katılmış diziye. Bence yakışmamış ama. Sonuçta Haneler "Kaliteli ama hiçbir zaman sürekli başrol oynabilecek olmayan oyuncular"dan kuruluydu. Asuman Dabak ağır bence buraya. Ruha uymamış. Dünki program da bir skeç dışında bence rezaletti. Ama gidecekler gibi görünüyor. Ağır aksak da olsa Eylül'ü göreecklerdir. Zaten Ramazan da geliyor espriler ona kayar, oradan prim yaparlar çok.

Animeci Recai'ye Hoşgeldin

Bu gün itibariyle aramıza Sihir Başlasın tayfasından bir yazar daha aramıza katılıyor. Recai, Anime no Sekai'den bildiğim kadarıyla fazlasıyla anime düşkünü biridir. Önereceği, değerlendireceği animelerin çok zevkli olduğuna hep inanırım. (Tabi daha Elfen Lied izlememesi ayrı konu) Yazılarını beğeneceğinize eminim. Hoşgeldin Recai... :)

Yeni Ay'dan Beklentiler ve Haftanın Anketi #4

Bu gün itibariyle Haftanın Anketi #3'ün de sonuna geldik. Oy veren 13 kişiye teşekkürler öncelikle.

3 kişi Alacakaranlık'la ilgilenmediği şıkkını işaretlemiş. Bu çılgınlığa kendilerini hala kaptırmadıkları için kendilerini ve yüksek iradelerini tebrik ediyorum öncelikle. ( :D)
2 kişi serinin en iyi filmi olacağını düşünüyor. Son gelen haberlere göre ben buna pek ihtimal vermiyorum. Öpüşme sahnesi olmayacağı söyleniyor ( :O)
4 kişi "Çok iyi ama en iyisi değil" demiş. Bunu söyleyenlerin Tutulma'dan çok ümitli olduklarını düşünüyorum. Ne de olsa Alacakaranlık çok da ahım şahım bir film değildi.
Benim de içinde bulunduğum 4 kişi ortalama bir film seçeneğini işaretlemiş. Ortalama bir aşk filminden fazlasını beklemiyorum şahsen.


Bu haftaki anketimizse son zamanlarda numara taşıma ve 3G olayıyla iyice kızışan cep telefonu hatlarıyla ilgili. Vodafone'un tarife üstüne tarifesi, Turkcell'in "Merak ne güzel şey" reklamı, Avea'nın Aslı-Emre reklamı derken yarış iyice kızıştı. Siz en iyisi hangisi diyorsunuz?

2 Ağustos 2009

Kedi #2

1 Ağustos 2009

Bu Akşam TV Başında


Uzun süre sonra, bütün akşamı Tv başında geçirmeyi umuyorum bu akşam. Şu anda reklam girmiş olan Döngel Karhanesi var Star'da önce. Nefis bir komedidir. Metin Akpınar'a ilk defa bu kadar güldüm bu film sayesinde. ( :D)




Akşamın ikici programı olaraksa Son Durak 3 var Kanal D'de. Sansürlü ve kesilmiş sahneleri de olsa Son Durak serisinin en iyi filmini izlemek benim için her zaman büyük zevktir. Bu filmi izleyip sonrasında 4. filmi büyük merakla bekleyeceğim. Önce kısa bir tekrar yapmakta fayda var ha. ( :))

Siz de bu akşamı PC başında harcamayın, TV başına geçin diyorum sizelere. TV keyfini unutmayın, kaçırmayın...

Chris Columbus ve Haftanın Anketi #3


Geçen haftanın anketinde sizlere "Harry Potter filmlerini en iyi kim yönetiyor" diye sormuştuk. Anketten çıkan sonuç benim de tercihim olan Chris Columbus oldu. Çoğu kişi ilk iki filmi uyarlama olarak beğense de bence sadece film kalitesi olarak bile arkalarından gelen dörtlüden daha iyiydi filmler. Alfonso Cuoron 3 oyla ikinci sırada gelmiş. Diğer yönetmenlerse birer oy alabilmişler Kültürlük izleyicisinden. Filmlerin hiçbirini beğenmeyen bir kişi çıkmış, 4 kişiyse Harry Potter izlemediğini söylemiş. Eh onlara acilen mağradan çıkıp filmleri bir çırpıda seyretmelerini öneriyoruz Kültürlük olarak. ( :D)




Bu haftanın anketiyse Kasım ayında vizyona girecek olan ve Alacakaranlık severlerin çok büyük bir heyecanla beklediği Yeni Ay filmiyle ilgili. Yeni Ay'dan beklentinizi şıklara dökmeye çalıştık Udb ve Dwayde olaraktan. Buyrun oylayın lütfen. ( :))