31 Mart 2009

Türkiye'den mi Bahsediyorduk?

http://www.teknolojide.com/dunya-e-sandiga-gidiyor-biz-hala-tahta-sandiga_1716.aspx

Şu siteye öylesine bir giriyim dedim, gerçekten çok garip geldi. Haberi kopyala-yapıştırla yazdıklarını sanmıyorum ama düşüncenin kopyala-yapıştır olduğu kesin. Arkadaşım normal ortamdaki seçimlerde bu kadar çok hile, şarlatanlık yapıldığı düşünülürken bunun e-ortama alındığında nasıl olacağını tahmin edebiliyor musunuz? Cidden seçimlerine bu kadar hile, arlatanlık karıştıran bir ülkeyiz, bunun e-ortamda artmaması mümkün mü? Ülkemizdeki hangi devlet sitesi çökmeden hizmet verebiliyor ki zaten. Ha istenirse yaparlır tamam da, sorun istenmemesi zaten...

Yapışmayan Sakız


Chicza Rainforest... İngiltere'de açık artırmayla satılıyormuş. Doğa dostu sakız. Ben Şıpsevdi'den vazgeçmeyeyim ama... :)

30 Mart 2009

29 Mart 2009

Birazcık Ruh


Dün akşam Türkiye-İspanya maçından sıkılmış bir şekilde kanalları dolaşırken Eurosport'ta Hollanda-İskoçya maçına rastladım. Hollanda 2-0 öndeydi. Ben izlemeye başladıktan hemen sonra penaltı kazandı Hollanda. Onu da attılar ve maç 3-0 bitti. Bahsetmek istediğim maç değildi elbet. Eurosport spikeri maçın (benim izlediğim anlarının) canına okudu desem yeridir. Adını sanını bilmiyorum aradım ama yok, çıkmadı. O kadar mı ruhsuz maç anlatır bir insan. Sanki hocasına ders anlatıyor: Roben (ismi salladım) içeri girdi, şimdi yerde, penaltı. Yemin ediyorum düz yazıdan herhangi bir farkı yoktu okuduğu şeyin. "Evet top ağlarda," lafından sonra "Bi bardak daha çay alır mısınız?" bekledim resmen adamdan. Evine misafir gelmiş bir ev sahibi gibiydi. Tartışma çıkmasına mahal vermemek için yavaş ve uzun konuşan bir tipti... Allah korusun böyle spikerden. Tamam her maç böyle anlatılır da hiç değilse Hollanda gibi takımın maçını böyle anlatma dimi... :@

Dünya Bir Oyun Sahnesi-29 Mart


Geceki program cidden müthişti. Sürmanşet oyununun oyuncuları Ceyda Düvenci, Tardu Flordun, Beste Bereket, Erkan Can ve Dolunay Soysert konuktu programa. Dünya Tiyatrolar Günü'nde çekilmişti bölüm, konuşmalarda bu konu üzerineydi. Hep tiyatrodan konuştular, konukların ünlü televizyon yaşantılarının lafı hiç edilmedi.

Ünlü tiyatro duayenleri anıldı programda. Tiyatronun ülkemizdeki durumu ve elbette Sürmanşet konuşuldu. Kenan Işık, kendisi de tiyatrocu olduğundan ve bütün konuklarıyla daha önce samimiyet olduğundan program çok samimi ve neşeli geçti. Zaten Kenan Işık varsa programın sıkıcı geçme ihtimali olmadığına inanıyorum ben. :) Özellikle Erkan Can'ın slow motion ölümü müthiti. Youtube'da falan bulursunuz. İzleyin mutlaka.

Ülkemizdeki tiyatroyu konuştukları bölüm çok önemliydi aslında. Tiyatroyla başarabildiğim kadar ilgilenen bir kimse olarak ilgiyle dinledm bütün konuşmaları. Televizyonun önüne asla geçemeyeceğini söylediler tiyatronun ki haklıydılar. Kenan Işık'ın çocuk tiyatroları hakkında söylediklerindeyse hakikaten üzüldüm. Güleryüzle görmeye alıştığım Kenan Işık o kadar sert konuştu ki işin ciddiliğinin farkına vardım.





Dünya Bir Oyun Sahnesi 28 Mart (ya da 29 Mart)'ı mutlaka izleyin. Benim bütün gecemi vermeme değdi. Siz sadece gündüzünüzü vereceksiniz...

28 Mart 2009

Facebook Testleriyle Saçmalığa Karışın


Ne saçmalamış insanlar burada ya. "Sayısalcı mısınız, sözlci mi?" tesitini çözdüm demin. Onca sorudan bir tanesine Biyoloji dediğim için sayısalcı oldum. Millet psikopat, yemin ediyorum psikopat.

26 Mart 2009

Road Runner'da Acımasız Son


Bunu izlemelisiniz. Road Runner'da fazlasıyla acımasız bir son.

25 Mart 2009

Christina Aguileria-Genie in a Bottle
























I feel like I've been locked up tight
For a century of lonely nights
Waiting for someone to release me

You're licking your lips and blowing kisses my way
But that don't mean I'm gonna give it away
Baby, baby, baby
(Baby, baby, baby)

My body is saying let's go
But my heart is saying no

If you wanna be with me, baby there's a price to pay
I'm a genie in a bottle, you gotta rub me the right way
If you wanna be with me, I can make your wish come true
You gotta make a big impression, I gotta like what you do

I'm a genie in a bottle baby, you gotta rub me the right way honey
I'm a genie in a bottle baby, come, come, come on and let me out

The music's fading and the lights down low
Just one more dance and then were good to go
Waiting for someone who needs me

Hormones racing at the speed of light
But that don't mean it's gotta be tonight
Baby, baby, baby
(Baby, baby, baby)

My body is saying let's go
But my heart is saying no
(But my heart is saying no)

If you wanna be with me, baby there's a price to pay
I'm a genie in a bottle, you gotta rub me the right way
(I'm a genie in a bottle)
If you wanna be with me, I can make your wish come true
(Wish come true)
Just come and set me free baby and I'll be with you

I'm a genie in a bottle baby, you gotta rub me the right way honey
I'm a genie in a bottle baby, come, come, come on and let me out

I'm a genie in a bottle baby, you gotta rub me the right way honey
(If you wanna be with me)
I'm a genie in a bottle baby, come, come, come on and let me out

My body is saying let's go
But my heart is saying no, no

If you wanna be with me, baby there's a price to pay
I'm a genie in a bottle, you gotta rub me the right way
(I'm a genie in a bottle)
If you wanna be with me, I can make your wish come true
You gotta make a big impression, I gotta like what you do

If you wanna be with me, baby there's a price to pay
I'm a genie in a bottle, you gotta rub me the right way
(You gotta rub me the right way)
If you wanna be with me, I can make your wish come true
Just come and set me free baby and I'll be with you

I'm a genie in a bottle baby, come, come, come, on and let me out

24 Mart 2009

Cin Ali




Yok arkadaş olmaz. Şu kitaplar kime okuma alışkanlığı kazandırmıştır ki. Cin Ali orada, Peri Veli orada vs. vs.

Oysa koyucan şu kitabı. Erkek öğrencileri kazanman garanti olurdu hiç değilse. Kızlar peşisıra gelir zaten...

Athena Top 5




1-Yalan (US)
2-Satılmış Dünya (US)
3-Yorulmak Olmaz (Herşey Yolunda)
4-Senden Benden Bizden (Holigan)
5-D.İ.H.O (US)



Not: Top 10 yapsam US'dan 7 şarkı olurdu herhalde. Bana göre Athena'nın zirve yaptığı albümdür US. Daha çok For Real'le ün yapsa da albümün içinde buna bin basacak şarkılar var ki üçü yukarıda yazıyor...

Çantamız Fazla mı Ağır?


Yanda duran, hepsi birinci sınıf kağıttan olan kitapların tamamını çantanıza koyduğunuzu düşünün. Sonra da sırtınızda o çantayla hareket etmeye çalıştığınızı. Söyleince zormuş gibi geliyor. Ama epey alışmıştık bir zamanlar buna. Her öğretmen şartmış gibi test kitabı isterdi, bazıları yanında ödevler için bişeyler getirmemizi isterdi sürekli. Bazen altı dersin tamamı farklı olurdu. O zaman bir valizle okula gitmek daha mantıklı gelirdi bana.

Okulun son günlerini sevmemizin bir nedeni buydu belki de. Tatil sevinci belki görünmesini engelliyor ama o gün çantasız gitmenin müthiş hafifliği olurdu üzerimizde. Omuzlarımızı kesen çatna kordonları olmadan yürümek bir garip gelirdi hatta.

Ama ilköğretim de kaldı bütün bunlar. Artık "Öğleci öğrenciler kitabımı naparlar" ya da "Sabahçı veletler bunu çöpe falan atarlar" diye sızlanmak yok. Bundan hafifçe bir zevk aldığımı da ancak farkedebiliyorum. Artık o sıralar sadece bizim ve en kitabıymış fark etmiyoruz bile. Ağır mı? Bırak oğlum sıranın altında işte...

23 Mart 2009

İstenen Yarışmacı Tipi




Var mısın yok musun'da yarışan İhsan 100 bin TL kazandı ama hüzne boğuldu. Kutusunda 500 bin TL bekleyen yarışmacı 100 bin TL çıkınca uzun süre kendisine gelemedi. Acun Ilıcalı'nın sunduğu dün akşamki yarışma nefesleri kesti. İyi bir yarışma çıkaran İhsan kendinden emin ve hayli moralliydi. Program boyunca kutusunda 500 bin TL olduğunu sık sık vurguladı. Hatta yarışmayı izlemeye gelen eski yarışmacılardan İbrahim de kutuda 500 bin TL olduğunu söyleyince İhsan iyice havaya girdi. Son dörde iki 500 bin bir 100 bin ve bir 50TL'lik mavi kutu ile girdi. Hamdi beyin 165 TL'lik teklifini reddetti. Son ikiye 500 bin ve 100 bin TL ile girerse kutusuna gideceğini söyledi. Dediği gibi de oldu. Son ikiye 500 bin ve 100 bin TL'lik kutuyla girdi. Hamdi beyin 220 bin TL'lik teklifini rekor kırma ümidiyle reddetti. Ancak kutudan 100 bin TL çıkınca büyük üzüntü yaşadı. 'Rekortmen İhsan' olarak yarışmaya adını yazdırmak isteyen yarışmacının hayalleri yıkıldı. Babası oğlunu teselli etse de İhsan, birçok yarışmacının kavuşamadığı 100 bin TL'ye kahroldu.

Var mısın Yok musun'u hiçbir zaman sevmedim. Çok yapmacık insanlarla çok yapmacık bir programdı bu. En sevmediğim yönü de 120.000 yerine 100.000 TL kazanınca kahrolan insanlardı. Bok gibi para kazanıp sonrasında daha fazlasını istemek üzyılın ahlaksızlığıydı belki de. Bunun için saatlerce plan yapanlara acıyordum. "Ben olsam hiçbir teklife tınlamazdım" derdim hep.

Ve benden bir tane gördüm dün programda. Rastgele açtığım program Var mısın Yok musun'un en iyi programıydı herhalde. İhsan gitti, gitti. Kutumda büyük var dedi son teklifi kabul etmedi. Sonrasında yıkıldı belki ama o hareket takdire şayandı...

Kafa Göz Dalarım Ha!


"I'm your brother!" Bir dizinin final cümlesi olabilir mi bu sözler? Final bekliyordum bu bölümde, Kyle XY'in anlaşmasının 10 bölüm olduğu söyleniyordu. Bu ne demek? Başka bir kanala taşınıp önümüzdeki sezon devam mı edecek acaba? Gelecek sezon devam ederse, Kyle XY severler olarak 10. bölümün finalinde açık kalan ağızlarımızı kapatmak için torrent'in rapid'in başının etini yiyeceğiz, Kyle XY'ı bize ulaştır diye...

Tartışmalarımız için: Kyle XY Fan Sitesi

19 Mart 2009

Beşiktaşlılık

Süper bulduğum bir videonun linkini atmak istiyorum. Gerçkten bir Beşiktaşlı olarak taraftarlığım kabardı... (:

Burdan kaynak olan ERBO'S'a gidiyoruz...

15 Mart 2009

Sınav Haftası


Ve sınav haftası gelir çatar. İlk kez sınav dönemi geldiğinde rahatım. Ders çalışmak güzelmiş aslında... :)

13 Mart 2009

Hayal Oyunu-Can Yücel


Ellerindi ellerimden tutan
Ellerimdi ellerinden tutan...
Bıraktığı anda ellerimiz ellerimizi
Gökyüzüne vuracaktı gölgeleri ellerimizin
Kimbilir kaç martılar halinde

Bir masada karşı karşıya
Seyrederken dudaklarını senin
Dile gelmiş ilk Türkçeydik
Henüz başlamış kül rengi bahar
Ne savaş, ne barıştık biz...

Bu dünyaya yeni gelmiş bir diyar
Manolyaya gece konmuş kumrular...

The Beatles-Yesterday




Yesterday, all my troubles seemed so far away
Now it looks as though they're here to stay
Oh, I believe in yesterday

Suddenly I'm not half the man I used to be
There's a shadow hanging over me
Oh, yesterday came suddenly

Why she had to go
I don't know, she wouldn't say
I said something wrong
Now I long for yesterday

Yesterday love was such an easy game to play
Now I need a place to hide away
Oh, I believe in yesterday

Why’d she have to go?
I don't know, she wouldn't say
I said something wrong
Now I long for yesterday

Yesterday love was such an easy game to play
Now I need a place to hide away
Oh, I believe in yesterday

Burundan Kan Boşalması


İnsan burnunun kanaması hoş bir şey değildir. Yüzün tam ortasında rahatsızlık verir o acı ve akıntı hissi. Çocukken sık sık burnum kanardı. Genellikle 6-7 saat güneş altında kaldığımdan olurdu bu.

Bu Lost'un 5. sezonundan itibaren burun kanamasına çok farklı bir gözle bakmaya başladım. Üstüne bir de Kyle XY'de de burun kanamaları kendini zorladığının işareti, ölümün bir adım öncesi olaarak gösterilmiş olunca iyice tırsar oldum. Artık sadece sinir olmuyorum, korkuyorum da. Özellikle normal vaziyette dersi dinlerken ders kitabının üstüne bir ada kan damlaları düşmesi çok garip bir duygu uyandırıyor.

12 Mart 2009

Evanescence Top 5


1- Hello
2-Bring To Me Life
3-Lose Control
4-My İmmortal
5-Lacrymosa

11 Mart 2009

8. Bölüm Sona Ereken Lost'un Pembe Diziye Dönme İhtimali Ortaya Çıkar


8. bölümün de sonu geldi. Ben doyamıyorum Lost'a ama şaka maka yarısı bitti sezonun. Çok hızlı oldu bu. Daha o kadar şey var çözülecek...

Daniel'in geçmişini görebilmemiz çok güzel oldu. Çok güzel hatunmuş eskiden, adada kendini salmış.

Mrs. Hawking'in bizimkileri adaya gönderme metodu güzeldi. Hepsinin nasıl ikna olduğuysa halen bir sır konusu. Tabi Jack, Kate, Hurley dışındakilere ne olduğu da...

Bu arada artık Ben'in tamamen karşısında ve Charles'in tamamen arkasındayım. Sırf Charles'in anlattıklarından da değil (yalandır bir çoğu zaten). Ama Ben'in John'u öldürme manyaklığı beni soğuttu kendsinden. Charles'i sememde düşmanımın düşmanı dostumdur hesabı...

Şimdi adada tam bir pembe dizi havası esiyor. Juilet-Jack-Sawyer ve Kate arasında tam bir Yalan Rüzgarı havası eser kesin. Sawyer için zor durum diyorlarda, kendisi Juliet'le üç yıl geçirdi, Kate'le kaç ay geçirdi peki? Kate'i pek bir taraflarına takacağını sanmıyorum...

Şebnem Ferah Top 5


1- Gözyaşlarımızın Tadı Aynı
2- Sil Baştan
3- Saatim Çalmadan
4- Yağmurlar
5- Gözlerimin Etrafındaki Çizgiler

Haldun Taner Kabare


Süper bir oyundur Kabare. Aslında bir oyun da değildir. İçinde uzunlu kısalı epey skeç vardır (Çok Güzel Hareketler Bunlar gibi). Skeçlerde şarkıların önemi de çok büyüktür.

Tev Anadolu Lisesi'nin tiyatrosu olan Yansıma Tiyatrosu olarak bu oyunu oynuyoruz bu sene. İçinden bir skeç olmayacak ve ek olarak birkaç skeç daha yazılacak. Tabii oyunun siyasi göndermelerinden hiçbiri de olmayacak, elbette (zaten güncel göndermeler de değildi). Bu kadar kaliteli bir ekiple güzel bir oyun birleşince ortaya güzel şeyler çıkaracağımıza eminim. "Televizyon Denen Şu Işıklı Pencere" skecini Youtube'dan falan izleyin mutlaka. O skeçte eviniziz yazarı dwayde yer alıyor :).

7 Mart 2009

Haftanın Dvd'si!..

Bu hafta sizlere tavsiye edeceğim film aslında pek de güncel değil ama yine de güncel...Nasıl olduğunu anlamak amacıyla da olsa aşağıdaki yazıdan keyif alacağını umuyorum...

Film Mahsun Kırmızıgül imzalı bir dram filmi; Beyaz Melek...Beyaz Melek, Mahsun Kırmızıgül'ün ilk denemesi olmasıyla beraber, deneme boyutunun çok dışını taşmış -taşmış diyorum dikkat çekerim- türünün en iyi örneklerinden biri olmuş.Mahsun, bugüne kadar biriktirdiği tüm tecrübesini bize aktarmıştı ve hem ne kadar iyi bir senarist hem de ne kadar iyi bir yönetmen, aynı zamanla da kayda değer oyunculuğuyla, bol yönlü kişiliğini bize açık ve net olarak sunmuştu...Filmi gerçekten güçlü oyuncu kadrosu, tam da yaşanan olayların gerçekte de patlak vermesi üzerine çıkması nedeniyle de büyük ilgi görmüştü.Filmin oyuncuları rollerini oynarken tek kelimeyle "mükemmel" bir performansları ile filmin kayda değer bir kısmını halletmişlerdi.Mahsun'a kalan ise gerçekten çok güzel bir senayoyu, gerçekten çok iyi oyuncularla kameraya alıp, beyazperde de bizimle paylaşmaktı.Öyle de oldu...
Bu DVD'yi tavsiye ediş sebebim de, Mahsun Kırmızıgül'ün çok yakında çıkacak olan "Güneşi Gördüm" isimli filminin müjdesini almış olmam...Güneş'i Gördüm filminin de oyuncu kadrosu çok iyi ve senaryosu da güzel gibi...Yönetimine diyecek söz bulamayacağız yine sanırım.Öncelikle "Beyaz Melek" ile hem, Mahsun Kırmızıgül'ün yeteneklerine şahit olmak, hem de tarzını anlayıp bu yeni filmden beklentilerinizi yükseltmek amacıyla izlemenizi tavsiye ediyorum...Film mükemmel ama DVD'sini izlemedim, muhtemelen o da gayet güzeldir...

Fazla söze ne hacet!Son olarak filmin konusunu da alıntılayarak, yazıma son veriyorum...Film özetlemek de hiç iyi değilimdir, sürekli spoiler veririm de...

"Ali ve Reşat, beyin kanseri olan babaları Ahmet’i kemoterapi görmesi için İstanbul’a getirmiştir. Ahmet ağır tedaviye daha fazla katlanmak istemediğinden hastaneden kaçar. Oğulları peşine düşer ancak Ahmet onlardan kaçmayı başarır. Kaçarken kendini bir huzurevinde bulur. Huzurevi sakinleri, Ahmet’in çocukları tarafından terk edildiğini sandıkları için orada kalması konusunda ısrar ederler. Zorlukla konuşabilen Ahmet durumu kabullenir. Ali ve Reşat Ahmet’i huzurevinde bulurlar. Ama mutlu göründüğü için bir süre orada kalmasına ses çıkarmazlar. Babalarının son günlerini mutlu geçirmesi, belki hiç işe yaramayacak ama çok acı verebilecek bir tedaviden daha önemlidir. Huzurevi sakinlerinin her birinin kendi hikayeleri ve dramları vardır. Ahmet bunları öğrendikçe onlara daha yakınlaşıp her birini tek tek çok sever. Ahmet’in misafir olduğu günün hemen ertesinde huzurevi sakinlerinden Yaşar Hoca ve Nebahat evleneceklerdir. Bu insanları çabucak benimseyen Ahmet düğün masraflarını karşılamak ister. Elbirliğiyle güzel bir düğün yaparlar. Bununla yetinmeyen Ahmet, çiçeği burnunda çifti balayı için Diyarbakır’daki köyüne davet eder. Üstelik diğer huzurevi sakinleri de bu geziye davetlidir. Belki geriye kalan yıllarında böyle bir fırsatı bir daha yakalayamayacak olan bu yaşlı insanlar, teklifi coşkuyla kabul ederler. Hep beraber kiraladıkları bir minibüsle yola çıkarlar. Ancak yolculukları hiç sakin geçmez. Onlar için asıl macera bu yolculukla birlikte başlayacaktır."
İyi Seyirler!..


5 Mart 2009

Felaketi Beklemek


Yaklaşan Ege depremi hikayelerini duymuşsunuzdur. Denizli bu hikayelerin merkezinde. Önce "İstanbul'da da deprem olucak yıllardır" diyebilirsiniz. Ama bu hikayeleri destekleyen şeyler mevcut. Örneğin son günlerde merkez üssü Denizli olan şiddetli depremlerin Ege'yi sallayıp durması. Büyük İstanbul Depremi hurafesi de sadece medya tarafından ilgi çekme amaçlı kullanılır olmuştu ama burada durum öyle değil. Herkes bu işi çok ciddiye alıyor. Şimdiden belirlenen alanlara çadırla kurulmaya başlandı Denizli'ye. Bu gün risk nedeniyle okullar ve dershaneler tatil edildi (il merkezi ve birkaç ilçede).

Bizi de felakete hazırlıyorlar, bizim de felaketi beklememizi istiyor sanki yetkileler. Her zaman hayatın eğlenceli olan her anını yaşamamız gerektiğini, kötü haberi beklemeyi bırakmayı düşünmüşümdür. Deprem ihtimali -neden bilmiyorum- çok yüksek gözüküyor bana. Ama hayatı yaşayabildiğim kadar yaşamaya varım. Önümüzdeki günlerde hayatımda birşeyin değişeceğini sanmıyorum. İçinde olduğum bina yıkılıp ben de ölene kadar yine kitap okuyacağım, Kyle XY ve Atlanta Hawks maçlarını seyredeceğim, NBA Live 2007 oynayacağım ve buraya yazacağım...

3 Mart 2009


Bu post Kültürlük'ün 100. postu. Çok saçma şeylerle girdim blog dünyasına, sonra Kültürlük geldi, bıraktım, tekrar başladım. Ve 100. posta kadar gelmişim. Yol aldım sanırım. Buraya içimi döktüm. Gerard aşkım depreşti, onla ilgili post attım, babaneme sinir oldum yaşlılar postunu attım, dersaneye sinir oldum onunla ilgili yazdım. İçten olmanın nasıl birşey olduğunu şu 100 postta daha iyi anladım sanrım. Gerçekten çok sevindiğim anlar yaşadım. Birinin "Blogun çok iyi" demesi yada tek tük yorum alabilmek beni mutlu etti. Hiç tanımadığım birinin yazdığı bir mesajsa her ne kadar uyarı olsa da blogu birilerinin takip ettiğini gösterdi, uçtum sevinçten.

Ve Mert... Ortağım benim. Burada yazdığı şeyler çok az belki de ama emeği daha fazla bu blogda. Ben blogun sahibiylken o çalışkan yönetici oldu burada. Yanlışlarımı düzeltti, buranın görünümünü adam etti, beni kurtardı.

Umarım Blogger denen bu harika yerde daha uzun süreler kalabilirim...

NBA Turka (.net)


Bir müddet ayrılıktan sonra yeniden aramıza döndü nbaturka.net. Daha önceden üyeymişim, site tekrar açılana kadar bilmiyordum. Eh sonra Challenger'ın tavsiyesi geldi. Siteye girdim. Yeni, tıfıl birşey sanıyordum, fikrim 180 derece değişti.

Site öncelikle süper bir haber kaynağı ve tartışma ortamı. Çoğu NBA forumunda bunlardan biri yoktur. Siteye yönetici-moderatör kesim dışında pek giren yok şu anda (doğal yani sitenin açıldığını tek haber vermek zor olsa gerek) ama onlar da mükemmel çalışıyor. Rasheed Wallace nickli bir admin var adam uzaydan mı kaçmış gelmiş, anlamadım. Her gece sitede online adam, genelde güdüzleri siteye girdiğimde de online buluyorum. Uyumuyor mudur nedir? Neyse...

NBA sitelerinde en fazla takıntı yaptığım şey basketbol dışı bölümlerdir. Diğer örneklere göre gayet makul durumdalar bu konuda. Halen basketbol dışı şeylerin bir bölüm olarak hizmet vermesine karşıyım ama çok da abartmamak iyi. Zaten "Konu Dışı" bölümünde attığım mesajların diğer bölümlere attığım mesajdan biraz (!) fazla olduğundan pek karıştırmayayım...

Forum açılmış ama site şu anda hizmet vermiyor, sadece foruma yönlendirme sayfası olarak işlevde. Döndüğünde yazarlar ve onlar hakkında konuşabilirim. Atlanta yazarı hakkında söyleyeceğim çok şey olduğu bir gerçek. :)

Şu anda en çok takıldığım forumun, sitesinin de bir an önce hizmet vermesi en büyük temennim. Umarım benim yazımdan sonra www.nbaturka.net/forum adresine giren bir iki kişi olabilir. Bu site bunu hak ediyor çünkü...

2 Mart 2009

Haydi Bakalım...

NBATurka'dan Mustafa'nın teklifi sonucunda artık Parmak Arası Terlik'te de yazacağım. Demek ki nedir? Orayı da takip ediyoruz. :)

Şakası, dalgası bir yana sevdiğim, özendiğim bir blogda yazar olmak fikri çok güzel. Umarım o blogun kalitesinde yazabilirim.

parmakarasiterlik.blogspot.com

1 Mart 2009

Yaşlı Ninelerin Konuşmaları...


İnsanı en delirtecek şeylerden biri şu muhabbetlerin ortasında bulunmak.

Gelini çekiştirirler, yaşlılıktan artık her şeyi kendileri bilirler. Heleki kulakların duymama meselesi berbat bir durum. Karşısındakini duymaz, bu yüzden bilmeden konuşur. Tabii kendisi duymuyor ya bir de bağıra bağıra konuşur. Yaşaması kötü ama yaşlanırken sağlığını kaybetmemein gerektiğini en iyi şekilde anlatıyor...

Zorunlu Tatilin Ardından...


Polat Beyimiz bize "Ne bakıyon len" dercesine baka dursun Kurtlar Vadisi Pusu perşembe günü yeniden yayında olacakmış. Oyunculara iyi bir tatil olmuştu ha... :)

Pek düzenli takip etmesem de izliyorum, gülüyorum. Böyle şeyleri izleyip de etkilenmemem, içine kaçmamam için gülünecek birşeyler bulmak şart. Mesela şimdi de yandaki resimde Poalt'a bakıp "Şimdi senin yüzüe karşı küfür etsem bile duymayacağın için birşey yapamazsın," deyip dil çıkarıyorum. :)

Biz de Kıskanmıştık...


Deniz Efe Açıkgöz. Bir hafta öncesine kadar falan sıradan bir insandı. Ama artık çok ünlü. Lost'da oynayacağı her yerde yazılıp çizilen Deniz olayın aslında imbd'nin hatasından kaynaklandığını söylemiş.

"Bir sinemasever olarak İmbd'deki blogumda hayalleri yazıyordum. Ama site yönetimi yazılarımı uygun bulmadığından yayınlamıyordu. Lost'da oynayacağımı ve önceden Hatırla Sevgili ile What I Lıke About You'da oyadığımı yazdım. Site yönetiminin gözetiminden kaçmış olmaı ki yayınlandı. Sonra da siteye giren bir gazeteci bunu haber yapmış. Kötü bir niyetim yoktu benim"

Diyor Deniz. Diyorum daha önce dizilerde oynamışsa neden resmi çıkmıyor internette diye. Zar zor bulmuştum. Zaten yalanmış. Deniz de masummuş. Hayallerini yazmış. Tamam Lost'da oynayacağının hayalini kuruyor anladım da, daha önce Hatırla Sevgili'De oynadığını nasıl hayal edebiliyor...