21 Haziran 2009

İşte O, Benim!.. # 1

Karnelerle birlikte başlayan yaz tatili için ufak çaplı bir tatil planımız vardı maaile...Bu akşam oradan döndüm ve oturup düşündüm.Yorgun olduğum için, halim kalmadığından bir şeyler yapmaya, uzanıverdim ve sadece düşündüm.O an için, ne yeni üzerimden geçen aşk, ne yaz boyunca ufak çaplıları saymazsak tatil yapamayacağım kabusu, ne çok yakın bir arkadaşımın kardeşinin sağlık sorunu, ne cep telefonumun olmayışı, ne günlerdir bana bakan ve birkaç sayfa da olsa okumamı isteyen kitabım, benim için önemli değildi...O an sadece ben vardım.Ben, kendim ve benliğim...Peki ama kimdim ben?Yolda postaları yavaşça yürüyerek dağıtan ve yıllarca ana okulu şarkılarına konu olmuş postacıdan, tam karşımızdaki evde oturan daha doğrusu oturmayıp gün boyu oynayan çocuktan, köşedeki suratsız, nemrut ve her zaman herkese bi iyi günleri bir hoşgeldinizi fazla gören şişmanca amcadan, sağda solda vakit öldürüp tüm gününü arkadaşlarıyla takılarak geçiren karşıdaki abiden, ya da en basittinden şu an bu yazıyı okuyan "sen"den farkım neydi benim?Yani kısacası beni diğer insanlardan ayıran neydi?İşte buradan yola çıkarak birkaç bölümlük bir yazı dizisi planladım...

Şöyle bir bakınca kendime, gördüm kendimi...Bir ara merakımdan hayli araştırdığım ruhun bedenden ayrılması olayı var ya, sanki öyle!Gördüm kendim, beni, ve benliğimi...Kim olduğumu anladım ve hiç başlamadan biten depresif hareketlerime son vermenin sevinciyle yemeğe oturdum...

Hani bilirsiniz, böyle hemen hemen her sınıfta çıkar benim gibilerden muhakkak bir tane...Şu sınıfın en önünde oturan, hoca ders anlatırken arkadaşlarıyla konuşmasına rağmen hoca dönüp baktığında asla suçlu çıkmayan, hiç ders çalışmamasına rağmen yazılılardan kazıklar hariç asla 4 almayan, herkesin inek zannettiği ama aslında hayatın tadında, her aradığınızda eğlence peşinde, zaman zaman depresif, zaman zaman Polyanna ama her zaman çok iyi bir dost, asla kopya vermeyen, ara sıra çeken, herhangi bir sınıfta okul değiştirmiş ve yeni arkadaş ortamında kız tavlamak için uzunca bir süre cool takılmış, çoğu zaman havalı, ara sıra kendini beğenmiş, çekilmez ama genellikle uyumsuz, asi!İşte o, benim!..

Sokakta hiç tanımadığı biri bile olsa, haksızlığa uğradığında asla göz yumamayan, kime olursa olsun, buna öğretmenleri, ailesi, hatta okul müdürü de dahil olmak üzere, kendi haklıysa karşı çıkabilen, konuyla hiç alakası olmamasına karşın, mutlaka her tartışmanın içinde, hiçbir zaman torpil almamış, vermemiş ama babasının lanet olsaı bi koltuğa sahip olması nedniyle sürekli "torpilli" diye anılmış ve her torpilli diyene bağırmış çağırmış, ama asla onları ikna edememiş, sürekli dostlarına yardım etmeye çalışan, işine yarayabilecek tüm hukuki kuralları bilen, birinin kendisine bağırmasına karşın, onunla bağrışmak yerine onu cuk oturtan sözler sarf etmeyi seven, asla kavgadan yana olmamaına ve kavga yandaşlarıyla görüşmemesine karşın, gerekirse ve damarına basılırsa kavga da çıkartabilecek olan, bugüne kadar gerek okulda gerekse oturduğu yerde hep uslu çocuk olarak bilinen ama yakın arkadaşlarınında bildiği üzere aslı öyle olmayan, bu hukuki bilgilerinden dolayı hocaları tarafından asla bağrılmayan, asla dövülmeyen, eğer böyle bir durum olursa ailesini hiç karıştırmadan gerekirse müdüre gözünü kırpadan dilekçe verebilcek kadar cesur, ama çoğu zaman bu asiliğinden ve hiçbir olaya kayıtsız kalamayışından kaybdene ve sonunda suçlu çıkan!İşte o, benim!

Çocukluğundan beri ok az futbol oynadığından memnun, spor olarak sürekli basketbol oynadığından boyu fazla uzun, aynı zamanda futbol oynamadığı için kambur olmaması gerekirken, alışkanlık olarak eğik yürüdüğünden az da olsa kamburu çıkmış, kendini "dolu başak eğilir" sözüyle avutmaya çalışan, ama babasının da kendisiyle "boş çuval dik durmaz" diye dalga geçtiği, sosyal bilgiler öğretmeni ve sınıftan yakın bir arkadaşının annesi olan öğretmen tarafından "dik dur" diye diretilip, beceremdiği görülünce "kızlar seni beğenmez bak" diye damardan giriş yapılıp alıştırılmaya çalışılmış ve kızların kendisi böyle de beğenmesi üzerine -ukalayım ben- bu konuda diretmeyi bırakmış ve muhtemelen 40 yaşına gelmeden kamburu çıkacak olan, bu sene voleybola sarmasına ve gayet de güzel becermesine rağmen -ukalayım demiştim- okul takımına girmek için olan seçmeleri kaçıran ama tanrının bir lütfu olmak üzere sonradan voleybol oynayışı görülmüş ve takıma çağrılmış olmasına rağmen salaklığından "vaktim yok" diye geçiştirmiş, kısacası sporda başarılı sayılmasına rağmen, bedensel olarak müthiş olmayan bir görünüme sahip!İşte o, benim!

MP4'ünü yasak olmasına rağmen okul da dahil olmak üzere hiçbir yerde yanından ayırmayan ve müdür kontrole geldiğinde "kulaklıksız" diye flash bellek gibi davranan ve ne güzeldir ki hiç elinden alınmamış, bilgisayarla ilk tanıştığı yıl olan 2001'den beri bir yaz dönemi hariç asla oyun oynamamış ve bu nedenle, ailesi bilgisayarı odasına taşırken bir kere bile düşünmemiş, cep telefonu diye yıllardır diretmesine rağmen ailesi pek bir profesörleri dinlediğinden ve yanlış olduğunu bildiğinden ona telefon almamış, MP4'ünü de, dersanenin ilk 3'Ünde olduğundan seneye buraya gelmem gibi insafsızca bir blöf yaparak almış, DVD-VCD koleksiyonu dosyalarını bilgisayarın gizli köşelerine saklamış, adını da önce ingilizce sonra da "emoca" yapmış, kitaplarını da dolabının en üstüne saklamış ve onlara çok iyi bakan, aslında küçükken avukat olmasına karşın, derin bilgisayar tutkusundan şimdilerde bilgisayar müdendisi olmak isteyen, tüm bu teknolojiye karşı hiçbir zaman yoğun bir televizyon tutkusu olmamış, ama gençlik dizilerini de asla kaçırmayan!İşte o, benim!
...

Yazı dizisinin bir sonraki bölümünde görüşmek üzere...

3 yorum:

Adsız dedi ki...

Biraz mütevazi ol, utan sıkıl...

Adsız dedi ki...

Ahlak dersi vermek kimseye kalmadı.

Adsız dedi ki...

Peki devam et...