30 Ocak 2009

İlginç İsimli Facebook Grupları #6

Çalışıyoruz



Eve döndük ya. BU günden itibaren şu modda günler ebkliyor haftanın sonuna kadar. Sadece ders de değil başımdaki belalar. Dergi, hikaye, eni bir site projesi vs. vs. Allah'ım sen aklıma mukayet ol...

28 Ocak 2009

Prenses Perfinya




Sihirl, büyülü şeyleri pek severim. Başroldeki hatunu da. Ama bu krizde tutmayan bir diziyi nasıl yeniden başlatabiliyorlar anlayamıyorum...

Siteyi beklerken...



Sihir Başlasın şu sıralar Türkiye'nin en kaliteli HP forumuna sahip olsa da daha çok sitesinin bir yılı aşkın bir süredir açılmasını bekleyenleri çıldırtmasıyla ünlü. Sitenin bittiği, içeriğinin hazırlandığı haberleri yükseliyor forumdan. Şimdilik sadece foruma değinelim.

Klasik bir smf forumu Sihir Başlasın. Ama fazla bölüm içermeyen, ayrıntının bokunu çıkarmayan görünümüyle birçok düzenli takipçi kazanmış durumda. Çok kaliteli bir çeviri ekibine sahip olmaları en büyük artıları büyük ihtimalle. Sadece Harry Potter ile ilgili değil, oyuncuların başka projeleriyle ilgili haberleri de güncel bir şekilde takip etmemize olanak veriyor forum.

Forumu bölersek HP ile ilgili bölümler, forum oyunları, her zamanki kültür sanat, yaşamla ilgili bölümler, binalar, slug kulüpleri ve üyelerin yazdıkları olarak bölünebilir. HP ile ilgili bölümler dediğim gibi zaten oldukça doyurucu. Forum oyunları ve Yaşamla ilgili bölümlerde gayet iyi. Bir konu hakkında bin ayrı başlık açılmıyor örneğin. Asıl değinmek istediğim güzel noktalarsa diğer bölümler.

Binalar, sitenin Hp serisi ile en büyük bağı belkide. Hogwarts'daki binaları temsilen oluşturulmuş üye grupları (düzensiz olsalar da) forumun havasını sıcaklaştırıyor. Slug Kulüpleriyse çeşitli şeyler hakkında geniş paylaşım/tartışma alanı veriyor. Özellikle Orkide İstasyonu (bildiğiniz gibi) tam bana göre.

Üyelerin yazdıkları bölümüyse okuyacak kitap bulamadığım zaman beni destekleyen bir bölüm. Özellikle birkaç yazar gelecekte ses getirecek romanların yazarları olur oradaki hikayelerine bakılırsa...

Site açılsa da açılmasa da şu aralar en çok vakit geçirdiğim yer SB forumları. Bana epey dost kazandırdı, forum bu kalitede gittiği sürece de siteye ihtiyacım yok zaten...

26 Ocak 2009

İlginç İsimli Facebook Grupları #5

Prenses Şehir



İzmir. Prenses'im. O kadar mucizevi, o kadar güzel bir şehir ki burada yaşayan insanlar neden şikayet eder anlamıyorum. Başına ne gelirse gelsin Karşıyaka'daki dolmuş garajından başlayıp, bütün çarşıyı geçip ardından sahildeki banklardan birini oturup denizi izlemek kadar güzeli yoktur. Arkanda her zaman hafif bir esinti olur. Öyle ki o esinti teninin yanında kalbini de okşar sana huzuru hatırlatır. Bir şey yazacaksam ve İzmir'deysem hemen oraya giderim ben.

Bostanlı, Konak ve daha nicesi... Hatta Bornova'nın o bol egzozlu ortamı bile çok güzel (Özellikle Küçük Park).

Şehirlerin kralı İstabul, kraliçesi Reykjavik'dir bana göre. Kızlarıysa İzmir'dir. Asla prensini bulamaış bir şehir...

Yok böyle bir site



Türkiye'de NBA forumu denilince ilk akla gelen forum NBAKolik'dir herhalde. Gerçekten bir NBA forumu çünkü. Diğer forumlar adını NBA koyarken kendilerini basketbol forumu, hatta daha ileriye giderek genel forum gibi gösteriyorlar. NBAKolik'deyse durum böyle değil. NBA'deki her takım için ayrı bir bölüm açılmış ancak diğer şeyler iççin oldukça seviyeli şekilde bölümler açılmış. Euroleague'i BBL'si için bir başlık yetiyor. Sineması, müziği için de.

Tabii NBAKolik sadece forum değil. Muhteşem bir portalı var. NBA tarihi, NBA mock draft, anketler gibi klasik şeylerin yanında en çok ilgi gören kısım yarışma var. Yarışması eğlenceli oluyor, özellikle de objektif davranıp puana puan demiyorsanız...

Ancak NBAKolik'i NBAKolik yapan en önemli özellik bunlardan biri değil. NBAKolik yazar kadrosu o kadar kaliteli isimleri barındırıyor ki doğrudan dergi çıkarsalar Slam kadar satabilir. Abartma yaptığımı söyleyebilirsiniz ancak eğlenceli Knicks yazarı Mustafa Dülgerbaki, Sixers hakkında bu kadar yazacak şeyi nasıl bulduğu konusunda bir fikrim olmayan Mehmet İstanbullu, 2 yıldır sitenn en iyi yazarı seçilen Cenk Yavuz, Denver'ı herkesten iyi konuşan Hüseyin Koç, kısa fakat gaza getirici Atlanta yazılarının sahibi Nihat Balaban'ın yanında Umut Sayın, Yiğit Takmak gibi kaliteli genç yazarların aynı kadroda toplanması pek görülen bir durum değil...

www.nbakolik.com ve www.nbakolik.com/forum adresinlerinden süper bir eğlence ve tartışma ortamı bizleri bekliyor...

TRT'nin Kralı




Kral Hakan Şükür. Futbolu bıraktı mı halen belli değil ama TRT onu bir kaptı ki bırakmaya niyeti yok. Stadyum'da onu rahat ettirmek için her şeyi yaptı yanındaki diğer yorumcular. Tabii Hakan ordayken ne kadar yorum yaptıkları da belli.

Stadyum yetmemiş olacak ki daha programın bitişinin üstünden yarım gün geçmeden yine TRT ekranlarındaki bir canlı yayındaydı Kral. Bu kez Gazze'ye yardım için. TRT iyi malzeme buldu tadını çıkarsın artık...

21 Ocak 2009

Blog Düzeni

Blog yazmaktan anlamayan bir insan değilim. Ama bu günlerde benim bilgisayarımdan, kullandığım tarayıcıdan ya da doğrudan blogdan kaynaklanan bir hata var. Kayıt yaparken resim yerleştirdim mi sadece kodları çıktığından değiştiremiyorum büyüklüğünü. Yazıların yana gelmesi olayını da daha çözemedim ben.

Blogu düzenli takip 2-3 kişiden bu durum için özür dilemekteyim...

Karne telaşı



7. sınıfta bıraktım karne telaşını. Artık karne için telaş yapasım, karneleri bekleyesi gelmiyor.

Takdirnamelerin bini bi paraydı eskiden. Şimdi bi tanesini alınca kurban kesicem...

20 Ocak 2009

5'e 1 kala




4. sezonda en fazla merak uyandıran ikili. Dehşet bir gelecekleri var galiba. Arıca Sayid'in birkaç ay içinde işkence ettiği adamla çalışması da garip.

Benjamin dizinin en güçlü karakteri. Soğukkanlılığını her koşulda koruyabilmesi genellikle işine yarasa da bir keresinde çok pahalıya mal olmuştu. Herşeye rağmense fedakar. Adaya dönemeyeceğini bile bile John yerine adayı kendi taşıması ve herkesi öldürmek pahasına da olsa kızını öldüren adamın icabına bakması böyle. Çölde uyandığında şaşrmıştık. Bakalım ne olacak? Onsuz bir ada olmaz...

Sayid'se sert bir işkenceciyle ayran gibi bir gönlü birleşitren biri. Oynanyan insanın yakışıklılığıyla da birçok gönlü fetheden Sayid 4. sezonda sevenlerini yıktı denebilir. 1. ve 2. sezonda en baştaaki yan karakter olmayı başardı. Yaşadığı aşk acısından 3. sezon kurtulabildi. 4. sezonda adadan kurtulabilmeleri için herşeyi yaparken bu sezonun ilk bölümünde yaptığı ayakla boyun kırma haraketi dehşet vericiydi. Bakalım hangi amaçla Ben'in yanında? Bunu yarın göreceğiz... Umarım

19 Ocak 2009

KKTCNBA.net

Bu gün siteye bir göz atayım dedim. Üye olmayanların forumu -neredeyse tamamını- görmesinin imkanı yok. Bu nedenle üye oldum. Aslında üyelik sebebim biraz da logoda Wade'in olup Paul'ün olmamasını eleştirmekti.

Siteye girdim ve görüğüm ilk şey yoğunluk oldu. Türkiye'deki hemen her spor forumunun düştüğü hataya düşmüşler. Her şeye bir forum, her halta bir bölüm falan. İnsan yoruluyor forumda gezmeye çalışırken. Sonuçta reklamını yaptıkları şekliyle bir "NBA forumu" bu genel forum değil. Site ilginçti hani yavru vatanın forumuydu sonuçta. Ama içerik hiç de ilginç gelmedi. Zaten Türkiye'de bu ilginçliği sağlayabilen site doğrudan elit oluyor...

Site bunun dışında kadro ve paylaşımlar açısından iyi. Mustafa Kemal Atatürk'ü yine baş bölümlerde görüyoruz. Hiçbir zaman bir basketbol sitesinde bir Mustafa Kemal köşesi olmasını kabullenemeyeceğim sanırım. Mantıklı tartışmalar yapılmaz genelde buralarda. Post kasmak için kullanılır bu bölümler. Bakalım artık ben varım mantıklı tartışma olmaz dersem kendime laf söylemiş olurum.

Grafik takımı var ki bu çoğu forumda en çok sevdiğim şeydir. Sitenin fazla ünlü olmaması burayı göstermemiş şimdi ama bu bölümün olması bile saygımı kazanır.

Yöneticiler ilk bakışta gayet iyi kişiler. Saygılılar hiç değilse üyelere. Turnuva ve dostluk maçları bölümü de sitede dostluk ortamının pekişmesinin istendiğini gösteriyor.

Birkaç gün takılayım siteye. Daha detaylı yazarım. Bundan sonra da site tanıtımları değerlendirmeleri devam edecek. Reklam amaçlı yapmıyorum bu arada. Kültürlüyüm ya faydalanın biraz diye :D.

İsteyen silsin, isteyen resmimi çalsın çokta...





Bir grup bu kadar mı bilinçli olur?

5'2 kala




Uçağın diğer tarafının lider ikilisi. İkisinin de ölümlerinde şoke olmuştuk. Bu gün biraz nostalji yapayım onları anayım dedim. Zaten Ana Lucia'yı da özlemişsinizdir iki sezondur.

Ana Lucia Cortez öyle bir tip ki insan şaşırıp kalıyor izlerken. Polis olmasının getirdiği "Herşey benden sorulacak" anlayışının ve müthiş gururunun kurbanı olmuştu. Onun gibi bir karakteri (Rodrigez'i değil Ana Lucia'yı)daha fazla adada görmemiz gerektiğini düşünüyorum. Adada kendini geliştirebilen nice karakter varken onun da böyle bir durumunu görmemiz gerekirdi. 5. sezonda geri döüyormuş. Sadece Hurley'nin hayallerinde olacağı düşünülüyor. Ne anlamı kaldı ki o zaman...

Mr Eko ise iki kişiliği aynı bünyede tek bir duygu sayesind topluyor. "Yaşama arzusu" sayesinde hem müthiş bir sevgi insanı olabilen hem de müthiş bir katil gibi görünen Eko oynadığı dönemde en sevdiğim oyunculardandı. 2. sezonunn finalinde hayatını tehlikeye atarak John'u durdurmaya çalışması ve öldükten sonra bile John'a yol gösterebilmesi takdirimi kazandı...

Yiyememekteyiz





Çok Çok Güzel Hareket

18 Ocak 2009

İlginç İsimli Facebook Grupları #4

5'e 3 kala




İşte iki bayan karakter karşı karşıya. Ben Jack'in gerçek aşkı kim halen çözemedim. Ama ikisiyle de uluorta öpüştüğü biliniyor. Bu yüzden birlikte yazılıyorlar bu gün.

Juliet çok garip bir karakter. Kandırılarak getirilmiş olduğundan ilk başlarda hemen kendine sahip çıkan bir erkek bulmuş (Goodwin). Jack'le tanıştıktan sonrasa değişmeye başladı. Kendisi gibi tek amacı adadan kurtulmak olan birini bulduğundan Ben'e giderek ters gitmeye başladı. Kate'i ve Jack'i 1000 defa falan kandırsa da en sonunda asıl kazığı Ben'e atıp yerini belli eti. Başkalarını Ben'den korumakla Ben'i korumak arasında iyi bir köprü kurdu.

Kate hep adanın en güzel kızı olarka gösterildi. Kızların lideri olsa da kısa tabirle sürtüğün teki olmasını devamlı yadırgadım. Sawyer'ı gerçekten severken adadan ayrıldıktan sonra Jack'le yaptıkları şeyler garipti. Onca şey sakladı durdu. Bazı durumları halen açıklığa kavuşamadı. Kendisini sevebildiğim tek nokta adadan ayrıldıktan sonra Sawyer'ın isteğini yerine geitmesi, kızıyla konuşması oldu. 5. sezonda AAron'u herkesten kaçırıp iyice kendinden soğutacağa benziyor...

Sorumlu olmak

Ülkemizde yıllardır gittikçe gelişen dershanecilik sektörü mevcut. Ben de 4 senedir falan bu sektörün içindeyim öğrenci olarak. Ne yazıktır ki...

Dershanecilik sektöründe sorumlu olan üç öğre mevcut (olmalı).

1-Dershane: Dershanenin sorumluluğu öğrenciyi önündeki en yakın sınava hazırlamaktır. Bu sınava tamamen hazır olarak girmesini sağlayacak şekilde hızlandırılmış bir eğitim vermektir. Konu anlatımları, sınavlardaki soru tipleri vs. vs. Burada öğrencinin sorumlulukları devreye girer.

2-Öğrenci: Öğrencinin sorumluluğu kendine sunulan kaynakları en iyi şekilde kullanabilmek, dershanedeki hocaların çözmesini istediği soru miktarını çözmek olmalıdır. Öğrenci buna uyup uymamakta serbest değildir. Kendisi para falan ödemez ama... İşte burada velinin sorumluluğu devreye girer.

3-Veli: İşte sorumluluğu en rahat kontrol edilebilen öğe. Sorumluluğu düzenli olarak öğrencisi hakkında bilgi almak ve düzenli olarak ödemeleri yapmaktır. Başka birinin sorumluluğu karışmaz burada işe.

Velinin sorumluluğunu yerine getirip geitmediği hemen anlaşılabilir. İş sadece hesaplara bakmaktadır. Ama dershane ve öğrencinin sorumluluğunu yerine getirmediği anlaşılamaz. Bir öğrenci ders dinleme amacı gütmeden dershaneye geliyorsa diğer bütün öğrenciler mağdur olurlar. Bu dershanenin sorumluluklarından birine girse de dershane bunu kabul etmez. Olan birşeyler yapmak isteyen bizlere olur...

17 Ocak 2009

Komedi filmleri ve komiklik

Dün Recep İvedik başlılı yazıda buna değineceğimi söylemiştim. Komiklik ve komedi filmi üzerinde duracağım biraz.

Komiklik her tülü şekilde yapılabilir: Bu ormal esprilerde olabilir, soğuk şakalarda olabilir, "ti"ye alma olabilir, laf sokma ve daha nicesi de. Bunların hepsi doğru yapıldığında komiktir. Sevmediğiniz bir türden olduğu için güldürmese bile gülümsetir. Bazen kopartır kahakaha attırır. Bir şey içerken yapıldıklarında içtiğiniz şeyin burnunuzdan mukosa salgınızla birlikte geri çıkmasına sebep olabilir. Neticede bunların hepsi komiktir.

Komedi filmi yapmak içinse sadece espriler yetmez. Film bunların hepsini içermelidir, hiç değilse birçoğunu. Sadece esprilerle yada laf somalarla olmaz. Komedi filmi yapılan haraketler, belli seviyede laf sokmalarla bir bütündür. Tabii olayın da komik olması da ço önemli bir husustur.

Bu tanımlamalardan sonra ne komiktir, ne komedi filmidir iyice ayırt etmemiz gerekiyor. Recep İvedik demiştik... Konu komik değil ve içinde soğuk şakalar ve düşük seviyede laf sokmalar var. Hani şu içtiğini burnundan getiren cinsten. Ama insanbuna komedi filmi diyemez, komedi filmi demek buna bir hakarettir. Böyle anketler açan var yılın komedi filmine bunu ada gösteriyorlar, uyarıyorum sonra Recep İvedik karşıtı oluyorum, olmaz böyle şey. Recep İvedik'in 10 tane filmi çıksa gene izlerim, heleki bir matematik yazılısında çıktıysam o gün. Ama yalnızca gülmek için, komedi filmi izlemek için değil.

Geçen yıl izlediğim the Bucket List adlı film muhteşem komikti. Ama komedi filmi diyemezdik amaç da bu değildi zaten. Sonunda ağlayarak bitirdiğiniz bir filme nasıl komedi filmi diyebilirsiniz ki zaten. Ama komiktir. Sadece olay vardır orada komik olmayan o yüzden komedi filmi diyemiyorum.

İşte bu yüzden komedi filmi çekmenin kolay bir şey olduğuna inanmıyorum. Son yıllarda tam olarak komedi filmi diyebileceğim ilk yapım Get Smart geliyor aklıma...

İlginç İsimli Facebook Grupları #3





Okullar arası çekişmeler...

16 Ocak 2009

5'e 5 kala




Başlarından herşey geçen bir karı koca. Şimdi ayrılığa meydan okuyacaklar...

Sun yaşadıklarıyla güçlenen bir karakter. Jin pis işlere bulaşmak zorunda kalırken o eski sevgilisinde buldu teselliyi. Sonrasındaysa mücadeleyi öğrendi. Adada ilişkisini korumak için herşeyi yaptı. Kocası döndükten sonra onu bir daha bırakmadı tabi 4. sezonun sonu hariç. Çocuğunu herşeye rağmen doğurdu. Bu da takdire şayan...

Jin'se adada gerçekten sevebilen 2-3 erkekten birisi. karısı için asla bulaşmayacağı işlere bulaştı, büyük bir işadamından kaçmak için LA'e gitme kararı aldı, adada onu korumak için yapmadığı şey kalmadı. Ama karısından yediği darbelerle çöktü. Gidememesi ona karısını terk etmemesi gerektiğini öğretti. Herkesi kurtarmaya giderken patlayan gemide kaldı. Artık Daniel Faraday'in onu kurtarmasını bekliyorum...

Recep İvedik



Tamam komedi filmi demek diğerlerine hakarettir. Ama komik olduğu gerçeğini görmezden gelemezsiniz. Yarın geniş bir yazacağım bununla ilgili...

15 Ocak 2009

5'e 6 Kala





İşte Ocenaic 815 halkının kötü adamları. İkisinin de her yaptıkları kendi yararına sanki. Hep kendilerini düşünüyorlar(dı).

Sawyer ülkemizde en çok sevilen karakterlerin başında geliyor. Gerek Josh Holowey'in yakışıklılığından, gerek Sawyer'ın taktığı lakaplar, gerekse herşeyi toplayıp sonra takas usulü satması çok seviliyor Sawyer. Bense kendisini gösterdiği gelişim yüzünden seviyorum. İlk iki sezon boyunca kimseyi düşünmeyen bir şekildeydi. Ama birinci sezon finalinde vurulmasının ardından gösterdiği gelişmeyi 3. sezonda tamamlamasıyla tadından yenmez bir karakter oldu. Kate'le ilişkisi bazen diziyi götüren ana unsur oldu. Herkes radyo kulesine giderken Sayid'i ve diğerlerini kurtarmak için geri döndü. 4. sezondaysa Charlie'nin ölmesi yüzünden Claire'a karşı Charlie'nin sorumluluğunu üstlendi. Onu daima korumaya çalışırken kaybetmesiyse üzücüydü. En sonunda helikopter düşmesin diye onca yükseklikte sua atladı, kutulmasını erteledi...

John Lock ise nefret edilesi bir karakter. Herşeyi ada için yaptığını söylese de herşeyi kendisi için yapıyor. Sakatlığının iyileşmesi onda "Ada beni sevdi" duygusunu uyandırmış sanki. Bile bile Boon'u ölüme götürmesi gerçekten çok acıydı. "Ada bana bu fırsatı verdi yapmalıyım" diyerek yaptığı işler vs. vs. İkinci sezonun sonunda inançlarını bir anda satıp onu Desmond'u Charlie'yi ve Eko'yu neredeyse öldürüyordu. Bundan sonra adaya iyice bağlandı saçmalayıp durdu. Keşke sonunda adayı o taşısaydı da ondan kurtulsaydık artık. 4 sezonun sonunu onun yüzüyle bitirmekse berbattı...

14 Ocak 2009




HERSEY SENDE GiZLi

Yerin seni cektigi kadar agirsin
Kanatlarin cirpindigi kadar hafif..
Kalbinin attigi kadar canlisin
Gozlerinin uzagi gordugu kadar genc...
Sevdiklerin kadar iyisin
Nefret ettiklerin kadar kotu..
Ne renk olursa olsun kasin gozun
Karsindakinin gordugudur rengin..
Yasadiklarini kar sayma:
Yasadigin kadar yakinsin sonuna;
Ne kadar yasarsan yasa,
Sevdigin kadardir omrun..
Gulebildigin kadar mutlusun
Uzulme bil ki agladigin kadar guleceksin
Sakin bitti sanma her seyi,sevdigin kadar
sevileceksin.
Gunesin dogusundadir doganin sana verdigi deger
ve karsindakine deger verdigin kadar insansin
Bir gun yalan soyleyeceksen eger
Birak karsindaki sana guvendigi kadar inansin.
Ay isigindadir sevgiliye duyulan hasret
ve sevgiline hasret kaldigin kadar ona yakinsin
Unutma yagmurun yagdigi kadar islaksin
Günesin seni isittigi kadar sicak.
Kendini yalniz hissetigin kadar yalnizsin
ve guclu hissettigin kadar guclu.
Kendini guzel hissettigin kadar guzelsin.. iste budur
hayat!
Iste budur yasamak bunu hatirladigin kadar yasarsin
Bunu unuttugunda aldigin her nefes kadar usursun
ve karsindakini unuttugun kadar cabuk unutulursun
Cicek sulandigikadar guzeldir
Kuslar otebildigi kadar sevimli
Bebek agladigi kadar bebektir
ve herseyi ögrendigin kadar bilirsin bunu da ogren,
SEVDIGIN KADAR SEVILIRSIN

by Can Yücel...

5'e 7 kala




İşte halen hayatta olan iki kardeş. Aslında Jack'i daha sonra Benjamin'le birlikte yazacaktım ama böyle daha uygun oluyordu, özellikle bundan sonra kimleri nasıl yazacağım düşünülürse...

Önce soldakiyle başlayalım. Adanın hamile hatunuyla. Charlie'nin sevgilisi ve adanın en güzel kızı. Atlattığı onca badireye karşın çocuğunun hayatta kalması ona da güç verdiş sanki. O haliyle bile adada yardım edebileceği herkese yardım ediyor.
İkinci sezonsa Charlie ile ilişkileriyle dikkat çekti sadece. 3. sezon boyunca da adadaki diğer mağdurlarla beraber sürüklendi durdu. 4. sezonsa çok önemli bir yer etti kafamızda. Bu kez de Sawyer'ın peşinden sürükledi durdu ama en sonunda kendi yoluna gitti hem de oğlunu yalnız bırakarak. Babasının peşinden giderken biliyordu belki de Aaron'a ne olacağını. Adanın derinliklerinden bile Ta LA'ye laf yetiştirmesise takdir edilesiydi...

Aman tanrım! Bir başrol oyuncusu bu kadar antipatik olabilir mi? Ülkemizde herhalde "En çok nefret edilen karakter"dir. Kimse ona yetki vermemesine rağmen mesleğini kullanarak lider olması. Bilemiyorum bana kötü geliyor. İlk iki sezonu böyle saçma sapan şeylerle geçirdikten sonraysa asıl seçim zamanı geldiğinde sapıtıyor yine. Liderlik yaptığı halkının tamamına karşı çıkıyor ve neredeyse hepsinin sonunu hazırlayacak kişi oluyor. Hepsi adadan kurtulmak içinse bile bazen hayatta kalmayı tercih etmek gerek. Jack bunu atlıyor. Ama 5. sezonda üzerindeki bütün antipatiyi atacak gibi. Aferin ona...

Facebook İsim Araştır

Selam Mehmet biz senin adını tek tek araştırdık ve bazı sonuçlar elde ettik;
Şimdi Mehmet adında Türkiyede tamı tamına 1119565 kişi var. Şaşırdınmı :) dur daha bitmedi her 63 kişiden biri seninle aynı ismi taşıyor. Sence senin ismin sıralamada kaçıncıdır? Hemen biz cevabı verelim Senin adın isim sıralamasında 1. sırada. Peki her sene 21272 tane Mehmet eklendiğini biliyormuydun? Biz bilmesende söyleyelim dedik :)


Birşeyde bile olsa birinci olmak güzel birşey...

13 Ocak 2009

Bacım Naptın Sen

İlginç İsimli Facebook Grupları #2

5'e 8 kala




Charlie’nin içki arkadaşları. İkisi de en saçma karakterlerdenken çok ciddi rollere büründüler.Desmond diziye ilk katıldığında “Penny Penny,” diye ağlayıp, sızlanıp durmaktan bir ikinci sınıf öğrencisine benziyordu. Onun Penelope’ye olan aşkı çok büyük olabilir ama bunu çok vurguluyorlar dizide. Rahatsız edici bir durum. Geri döndükten sonraysa hayatının hatasını yapıyor, John’a yardım ederek. Üçüncü sezonda onu bambaşka bir karakterde görüyoruz. Penny, Penny diye bağırıp durmuyor artık. Geriye gidip tekrar adaya dönmesi, sürekli geleceği görmeye başlaması da cabası. Devamlı olarak –bu Penny’ye ulaşma fırsatını kaçırtacak bile olsa- Charlie’nin ölmesini engelliyor. Hatta Charlie ölüme giderken bile yanında o vardı. Bu yüzden önemli bu adam. Son sezondaysa kurtulmalarına yardım ediyor. En sonunda Penelope’nin teknesine binmelerini de sağlıyor. Ve orada mutlu son! Keşke diyebilseydim. Önümüzdeki iki sezonu Penny’i, Benjamin’in gazabından korumakla geçirecek gibi…

Hurley’se her zaman herkese yardım etmeye çalışan, akıl hastanesinde yatmasına karşın belki de aklı herkesten daha başında bir tip. “4, 8, 15, 16, 23, 42”nin ilk kez geçtiği bölümünden sonra çok fazla dikkat çekmeye başladı. Zavallım o biraz. Sen git milyonlar kazan ama paranın hiçbir hayrını göreme. Jack’e akıl hastanesinde yattığını söyledikten sonra kimse onu kaale bile almazken yine kendisini gösterdi hem de en önemli anda. Sayidleri kutarmakla da kalmıyor orada telsizle “others”a gönderdiği mesaj bizimkilere moral oluyor, bir güzel gemiyle iletişim kurabiliyorlar. Lotodaki milyonlarının yanına Oceanic’in verdiği yüklü tazminatı da koymasına rağmen rahat edemiyor. Santa Clara’ya dönüyor. Paranın değiştirebileceği bir karaktere sahip değil o…

12 Ocak 2009

İlginç İsimli Facebook Grupları #1


5'e 9 kala


Bu günden sonra 5. sezon başlayana kadar her gün bir (yada birkaç) karakter analizimi yazacağım. Oyalanacak başka şey bulamadım artık. Charlie ile başlıyoruz...

Charlie adada kendisini en çok geliştiren karakterdi herhalde. Uyuşturucu kullanan, hiçbir şeye takılmayan bir rock müzik sanatçısıdan (galiba şarkının "You all everybody" dışında sözünü duymadık) kararlı yapıda, yardım etmek için daima hazır ve daha önemlisi bir baba olmanın sorumluluğunu kabul etmiş bir adama... Etkileyici.

İlk bölümde onun fazla bir önemi olmayacağını düşünmüştüm. Sonra hemen Jack ve Katie ile ilk maceraya atıldı. Ardından her olayın içinde o vardı zaten. Claire'ın -daha sonra bir baba gibi sahipleneceği- bebeğini doğurttuğu bölüm çok eğlenceliydi (tabii aynı bölümdeki diğer olay eğlenceyi epey bir azaltıyor). Michael'ın botuyla gönderdikleri, herkesin umudunu taşıyan o şişe fikrini bulan kişi Charlie'ydi.

İkinci sezondaysa onu antipatik bir biçimde gördük. Yalanları sayesinde önce Clair'le sonraysa bütün ada halkıyla arası açıldı. Sonra Sun'ı kaçırdı ve ona olan sevgimi iyice azalttı. Ama sonra kendisindeki şeytan tüyü sayesinde Claire ile barıştı ve nihayet onun sevgilisi oldu! İkinci sezonun muhteşem filmide hiç beklemediğim bir sahneydi. Onca atraksiyonun arasında yırtık dondan çıkar gibi çıkmasını doğru bulmadım.

Üçüncü sezondaysa en dikkat çeken kişi Charlie'ydi. Desmond'la beraber hop oturuk hop kaldırttı. Onun ölümünü beklemek zordu zaten bir de en sevdiğim karakter olunca iyice zorlaştı. Kara haberin Charlie'ye ulaştığı bölümden sonra bir hafta falan ara vermiştim, şimdi ölür ben dayanamam diye. Sonra Danielle'in tuzaklarından birinde öleceği bölüm vardı onun başında kapamıştım, bu sefer gidici diye. Neyseki finale kadar beklettiler. 4. sezondaysa hep Hurley'nin flashwardları oynasın oralarda Charlie çıksın gelsin istedim.

Oynayan herifte bir hobitten sonra bir adanın en yakışıklı insanı olmuş. Charlie kadar büyük bir değişim...

Cedric

"8 yaşındaysanız hayat çok güzel."

11 Ocak 2009

Cevahir Evren



Ntvspor.net büyük ihtimalle ülkemizdeki en iyi spor sitesidir. Haberlerindeki doğrluk oranı, sitenin kullanım kolaylığı, hızlı haberler ve en önemlişsi kaliteli yorumcular. NTV'nin kaliteli yorumcularının gerçekten süper yazıları oluyor sitede. Ancak Cevahir Evren denen bu adam yakışmıyor oraya. Subjektifliğiyle, yazılarına karıştırdığı yoğun Fenerbahçe aşkıyla sıktı artık...

Heyecan Artıyor


Lost'un 5. sezonunun başlayacağı 21 Ocak yaklaşırken heyecan iyice artmaya başladı. "Jin'e ne oldu?", "Locke adada ne halde?" derken 4. sezondan beri kafayı yiyordum artık.
21 Ocak'da ABC'de yayınlanacak 23 Ocak'da diziport'a düşer büyük ihtimalle. Tam da 1. dönemin son günü. Karne hediyesine bak. 3 saat Lost...

10 Ocak 2009

Avatar: The Last Airbender


Anime mi? Hayır. Çizgi film mi? Evet. Çocuklar için seviyesinde mi? Asla1 Mükemmel mi? Kesinlikle!

İzlediğim ilk bölümü Nickeleodeon'da görebildiğimiz en ileri bölüm olan "Kitap 3-Bölüm 11"ydi bu dizinin. Daha sonra baştan sona takip ettim. İnternet sağolsun CNBC-E'nin anca verdiği 3. Kitap'ın son bölümleriyle beraber bu çizgi diziyi de sona erdirmiş oldum. Gerçekten etkileyiciydi.

"Birinci Kitap: Su" bir giriş bölümü olduğu için daha çok Aang'in 100 yıl önceki alışkanlıklarından kalma şeyler sunuyor bize. O yüzden bölümler arasında pek bağlantı yok. Ama ilk sezonun sonu kesinlikle muhteşem. Prensesin ulusunu kurtarmak için kendini feda etmesi, Aang'in ilk kez kendini -kısmen de olsa- Avatar olarak kontrol edebilmesi çok iyi bir finale yakıştı. Hele Amiral Jao'nun boğulduğu sahnede koltuktan fırlayıp sevinç gösterisi yapmıştım. Ayrıca Amca Iroh'un henüz ciddi bir rolde olmaması ve süreki komik sahnelerde bulunması da bu sezonu takip etmek için bir etken.

"İkinci Kitap: Toprak"da ise karşımıza ülkemizde en çok sevilen karakter olan Toph çıkıyor. Dünya'nın en iyi toprak bükücüsü'nün grubun en komik ismi olması gerçekten ilginç olsa da bu sezonu katlanılabilir hale getiriyor. Çünkü bu sezon çok karmaşık geçiyor. Özellikle de Ba Sing Sa'e vardıktan sonrası.

"Üçüncü Kitap: Ateş"se Türkiye'de oynayan bölümleri aşırı sıkıcı olan ama devaamı cidden muhteşem olan bir sezon. Zuko'nun kötü olması, sonra bir anda iyiliğe geçmesi önemliydi. Özellikle 13. bölümü muhteşem olan sezonda "Sozin'in Kuyruklu Yıldızı" adı verilen 3 bölümdeki düellolar insanda "Bu nasıl çizgi film böyle?" sorusunu akla getiriyor. Ateş Bükücüler'in en güçlü oldukları anda -öfkesiyle en iyi ateşi verebilen- Azula ve -ejderhalardan birşeyler öğrenmiş olan- Zuko'nun düellosu Ozai-Aang düellosunun önemini kaybettirdi. Özellikle Aang'in son anda Avatar hali yerini kendini tercih etmesi insanı rahatlıyor.

Avatar sinema filminin 2010'da vizyonda olacağı söyleniyor ama ne yazık ki çizgi film halinde değil. Bir sürü efekt kullanılacak bükme sahneleri yerine çizgiyi tercih ederdim sanırım...

The Big Bang Theory


Tam anlamıyla bir sitcom. İki bölüm arasında %1'den fazla bağlantı yok, 25 dakika sürmeyen bölümler ve espri kullanmadan güldürmenin en iyi örnğini veriyor. CNBC-E'de her Salı 20.30'da oynayan bu diziyi kaçırmamanızı öneriyorum. Özellikle Shaldon'a hayran kalacaksınız...

Katy Perry


2008'in en çok konuşturan sanatçısıydı büyük ihtimalle. Çoğu kişi şarkı sözleriyle ün yapmaya çalıştığını düşünse de güzelliği ve yaptığı müzikle de hayran bıraktırıyor kendine.