14 Ekim 2008

"TM Öğrencisi" olmak...

Okullar açılalı (tatiller fazla olsa da) 1 aydan fazla oldu. Ama çoğu kişi alışamamış gibi görünüyor. Özellikle ben ve benim gibilerin işi daha zor. Çünkü 10. sınıfız ve bölüm olarak TM seçmiş durumdayız. TM sınıfları bildiğiniz gibi tamamen karma oluşturulur ve fen sınıflarının yanında hem sınıf mevcutları hem de sınıf sayısı olarak ezik kalır.

Peki TM öğrencisi olmak nedir, ne değildir? 1 aylık bir süreçte bu sorunun cevabını ne kadar bulabildiğime bir bakalım.

TM sınıfları herkesin dediği gibi kesinlikle yatma veya yapamayanların yeri değildir. Emin olun fen sınıfları TM sınıflarından daha az hırpalanıyor derslerde.

Şöyle kanıksanmış bir şy var: Fen sınıfları sözel derslerin tümünü görürken TM sınıfları fen derslerinin hiçbirini almıyor. Bu da TM sınıfında okumayı çok daha kolay hale getiriyor.

Olaya bu şekilde bakarak varılacak yargı kesinlikle yanlıştır. Kendi okulumdan örnek vermek gerekirse:

-Fen sınıfları coğrafya derslerini, ağır bir fizik dersi yerine konmuş bir dinlendirici 45 dakika olarak görüyor.
-TM sınıflarıysa aynı coğrafya dersini fizik dersi ağırlığında görüyorlar ve onların dinlendirme dersi gibi bir şansları yok. Bu da TM sınıfında okumayı çok zor hale getiriyor. Ama sonunda meslekedinmek var mecbursun okumaya.

TM sınıflarının problemlerinden bir diğeriyse genelde sınıfların azizliği oluyor. Ablam da TM seçmişti benim sınıf 8 kişi diye harita odasını falan sınıf diye kullanmışlar. Bizim durum da farklı değil. Bir sınıf büyüklüğündeki bölümün yarısı müdür yardımcısı odası yarısıysa bizim sınıf olarak yapılmış. Sınıfta nefes alamıyorsun bazı durumlarda. Beden Eğitimi dersinden mi geldin? İşte o zaman bittin. Zehirlenmediğine şükrediyorsun sınıftan çıkarken.

Bir başka sorun da öğretmenler. Derse giren her sözel ders öğretmeni kendini edebiyatçı olarak görüyor. Bütün sözel ders öğretmenleri okumamız için kitap veriyor sanki. Hele bir coğrafya öğretmenim var ki kendini tamamen buna kaptırmış durumda. Sene içinde 35-40 kitap okutacağını söyledi ki kitaplar kendi keyfine göre seçilmiş. İlk kitap olan Martin Eden haytımda okuduğum en sıkıcı kitaptı. Bir sonraki kitap "Ben Dünyaın En Akıllı Adamıyım" ise daha önce okuduğum bir kitaptı. Ve emin olun aşırı gereksiz bir kitap.

Diğer öğretmenler de bundan aşağı kalmayacak gibi görünüyor. E bize 3 günde bir okumamız gereken kitaplar söylenirse biz nasıl ödev hazırlayacağız? Ya da şu daha önemlidir; bizim okumak istediğimiz hiç kitap yok mu? Kitaplar zorunluluk olarak burnunun dibine sürüldü mü insanın okuyası gelmiyor. İnsanı kitap okumaktan soğutmak için birebir.

Tabi sözel ders öğretmenlerinin fen sınıflarına göstermediği bir "Türk" takıntısı var ki o iyice soğutuyor insanı dersten. Derslerde Türk'lüğün sanki anlamıyormuşuz gibi sürekli önümüze sürülmesi sahiden can sıkıcı. Ya da şiir, roman ya da yazar falan araştırıyorsan bunlar Türk olacak. Türk edebiyatı dışında bir şey öğrenmemiz gerekiyor sanki. Nedir kardeşim bu? Ben gazeteci olmak istiyorum sadece bu ülkeyle sınırlı kalmayacağım ya. İstediğim kişiden, eserden etkilenirim sana ne!

Bu satırlarda yazdığım şeylerin hangisi fen sınıflarının başında var acaba? Hiçbiri. Ama onların artı olarak tarih, coğrafya gibi dinlendirme dersleri var.

Hala fen sınıfında okumanın daha zor olduğunu söylemeyin lütfen!

Hiç yorum yok: