7 Nisan 2009

İki Pencere Arasında

Öylesine internette gezinirken gördüm. Çok hoşuma gitti. Yazarını tanıyor bile olabilirim hatta. Paylaşalım dedim.

İki pencere arasında
beklerken …
vazoda süs değil, sevgiden büyümüş çiçek masa üzerinde açarken rengarenk
bir pencereden poyraz girer içeriye birden, bildiğimiz karayel diğerinden
yaprakları titremeye başlar, ağır uzlaşmaz sancılar taşarken yüreğinden
iki damla yeşil yaş olur dökülür, akar gözlerinin önünden..
sigaramın dumanını üflerim, yönüm rüzgara karşı.

/ey çerçevelere asılı rüzgar gülleri, bu söyledikleriniz hangi yörenin türküleri/

*

perdeler …
üç telli sazın ortası dersen, bülbül sesi gelir üstten, dağılır alttan gül kokusu
kimin seçimidir geceyi güne veren, vazgeçip serenat vakti tan yerlerinden
mızrabın hammaddesi belli ki, farklı dünyaların göz kırpan yüreklerinden
kulakların her biri, ayrı şarkıları dinliyor aynı ses ve besteden..
sevmek istiyorum, yer bulabilirsem ellerimi saklayacak.

/ey dalına hain diken, hangi damla kan ile sileceksin yapraktaki parmak izlerini/

*

uzaklara …
dalgalar dağ doruklarında gezerken ve bulutlar okyanusların derin kumlarında
vurgunu yükseklerde yediren, solungaç patlatacak bir çığ kopar denizlerden
baş dönmesi değildir sonrası, şöyle bir nefes almakla geçmez serinden
belki görülen bir düş, kır çiçekleri toplanmış eline en güzellerinden..
bana soğuğun ne olduğunu hiç söylememiştin, anlat şimdi.

/ey üstümdeki binlerce ton beyaz ağırlık, hangi sıcaklık ısıtıyor böyle düşlerimi/

*

yolculuk …
sorma bile inilecek istasyon nerede diye, yazılıdır nasılsa biletlerin üzerinde
bir pencere mevsimsiz peyzajları seçerken, dalgalar coşmakta diğerinden
istenir ki başlar asla kalkmasın, yolculuk süresince sevgilinin dizlerinden
o zaman bir varmış ile bir yokmuş bir olur, masal dilinden..
gözlerimi kaparım, trenin tünele girme vaktidir.

/ey penceredeki tünel öncesi son aydınlık, hangi masalında söylersin bu ninnileri/

Hiç yorum yok: