7 Nisan 2009

Klasik


Çocuk odasına girdikten bir, bir buçuk saat kadar sonra bilgisayarın bulunduğu odaya döner. Zamanı bilmemektedir saati kaymıştır sanki. Ama beyni birşey bilmektedir: Yorgun olduğunu. Çocuk yavaşça bilgisayarın başına oturur. Bilgisayar açıldığında ilk olarak sağ alt köşeye kayar gözü. Saate bakar "Oha o kadar oldu mu?" tepkisini verir. Sonra müzikler klasörünü açar. Yeniden dersine dönmeden önce kafasını dağıtmak için bir parça arar. Yorgunluktan hareketleri yavaştır ama müziğin ilk notalarıyla birlikte kendine gelir. Winamp listesine üç dört şarkıyı ekler. Ama daha ilk şarkı bitmeden annenin sesi kaplar odayı:

"Oğlum bitti mi çalışman 10 dakikada?"
"Hayır anne, ara verdim biraz," der çocuk 10 dakika lafına aldırmadan. Ama anne devam etmektedir:
"Anca onun başında otur bütün gün. kafanız baka şeye çalışmıyor. Gideyim iki satır daha ders çalışayım yok hiç." Çocuk cevap verme zahmetine bile girmez artık. Kulaklığı takar. Anne farkettiğinde çocuğun müziğe rağmen duyabileceği bir sesle konuşur bu kez:
"Bak hiç diliyor mu? Sen hiç sallama oğlum beni zaten. Burada duvara konuşuyorum değil mi ben? Bak bilgisayar bile anladı artık sen ders çalış diye bozuluyor arada sırada. Ama sen de onun kadar akıl yok! Hiç dinleme sen beni, hiç! Aynen devam."

Annenin son monologu bounca çocuk sürekli müziğin sesini yükseltir. Kulakları takılı olduğu için ses gittikçe beyninede yankılanmaya başlar. Sakinleşmek için açılan müzik beyne indirilen bir darbe daha olur. Çocuk bilgisayarın başından kalktığında, oturduğundan daha ağırdır sanki. Yürüyüşünde bir tuhaflık vardır. Artık derse devam edebilecek hali yoktur. Gider boş gözlerrle bir iki satır okumaya çalışır. Başaramayınca, gider yatar. O akşam onun için son bulmuştur artık. Çalışacağı şeyin yarısı duruyordur halbuki...

Hiç yorum yok: